Yaklaşık 65 yıl önce Türkiye’den kaçırılan, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’a ait bronz heykel, bilimsel analizler, arşiv belgeleri ve tanık ifadeleri sayesinde yeniden ait olduğu topraklara döndü. Anadolu’nun en nadide bronz eserlerinden biri olan heykel, Burdur’un Gölhisar ilçesindeki Boubon Antik Kenti’nden 1960’lı yıllarda yapılan kaçak kazılarla yurt dışına çıkarılmıştı.
Eser, yıllar içerisinde el değiştirerek ABD’nin Ohio eyaletinde bulunan Cleveland Sanat Müzesi’nin koleksiyonuna katılmıştı. Ancak Türkiye’nin uzun süredir devam eden iade çabaları sonunda sonuç verdi.
ABD-Türkiye işbirliğiyle yürütüldü
İade süreci, New York Manhattan Bölge Savcılığı ve ABD İç Güvenlik Soruşturmaları Birimi (HSI) işbirliğiyle yürütüldü. Özellikle tanık ifadeleri, 1967’deki kaçak kazıya dair bilgiler ve heykelin ait olduğu kaide üzerindeki izlerle ayak ölçülerinin uyuşması, Türkiye'nin talebinin hukuki dayanağını güçlendirdi.
Ayrıca, Boubon’da bulunan benzer bir sandalet kalıntısı ile Marcus Aurelius’un ayak yapısının eşleşmesi ve Valerianus heykeli ile karşılaştırmalı analiz yapılması, eserin Türkiye kökenli olduğunu bilimsel olarak kanıtladı.
Laboratuvar testleriyle doğrulandı
Valerianus heykelinden ve Marcus Aurelius heykelinden alınan toprak örnekleri, aynı toprak bileşimine sahip çıktı. Bu analiz, iki eserin aynı arkeolojik ortamda yer aldığını ve Boubon Antik Kenti'nden çıkarıldığını ortaya koydu. Böylece Cleveland Sanat Müzesi’ndeki heykele el konularak Türkiye’ye iadesi sağlandı.
Sadece Marcus Aurelius değil
Türkiye’ye iade edilen tek eser Marcus Aurelius heykeliyle sınırlı kalmadı. Lucius Verus, Septimius Severus ve Caracalla gibi diğer Roma imparatorlarına ait bronz heykeller ve heykel başları da aynı kapsamda Türkiye’ye getirildi.
Sanat ve tarih dünyası için önemli kazanım
M.S. 2. ve 3. yüzyıllara tarihlenen Marcus Aurelius heykeli, sadece bir imparatoru değil, aynı zamanda bir filozofu betimlemesiyle antik sanat tarihinde eşsiz bir yere sahip. Eserin yeniden Türkiye’ye kazandırılması, hem kültürel mirasın korunması hem de tarihi adaletin sağlanması açısından önemli bir kazanım olarak değerlendiriliyor.