Katil gece geç vakit geldi. Maskeli ve motosikletli bir adam hiçbir uyarı yapmadan ateş açtı ve hızla kaçtı. Son aylarda ülkenin birçok bölgesinde benzer saldırılar yaşanıyor. İntikam ve mezhep temelli cinayetler, savaş sonrası Suriye’nin kırılgan birliğini tehdit ediyor.
Hedeflerin çoğu, devrik lider Beşar Esad ile aynı mezhepten olan Aleviler. Ancak bu kez kurbanlar Hıristiyan’dı: 1 Ekim gecesi 39 yaşındaki iki kuzen, Vissam ve Şefik Mansur, bir arkadaşlarıyla sohbet ederken kurşun yağmuruna tutuldu. Saldırı, Humus’un kırsalında yer alan Nasara Vadisi’nde, diğer adıyla “Hıristiyanlar Vadisi”nde gerçekleşti. Yerel halk saldırganın yakınlardaki Sünni bir köyden geldiğini söylüyor.
Vissam ve Şefik’in cenazesi büyük bir kalabalıkla kaldırıldı. Vissam’ın babası George, vadideki Hıristiyanların savunmasız bırakıldığını söyleyerek yetkililere tepki gösterdi:
“Silahlarımız alındı ama rakip köyde hâlâ silahlar var. Din, sevgi, barış bilmiyorlar. Bugün Vissam’dı, yarın herkes olabilir.” Devrilmeden önce birçok Hıristiyan topluluk Esad rejimini desteklemişti; rejim de onları koruyordu. Vissam’ın rejim yanlısı bir milis grubuna üye olması, hedef alınmasının nedeni olarak görülüyor.
Cenazede eşi Leen, tabutun üzerine kapanarak veda etti. Bazı katılımcılar “Hıristiyan kanı değerlidir” diye slogan attı. Topluluk artık yalnızca Hıristiyan kimliğiyle değil, yeni İslamcı liderliğin saldırılardan koruyamayacağı korkusuyla da birbirine kenetlenmiş durumda.
Saldırıdan kurtulan tek kişi elinden vurularak yaralandı. Adını vermek istemeyen adam, ülkeyi terk etmeye karar verdi: “Hepimiz umutla döndük, yeni hayat kuracaktık. Ama güvenlik yok. Dostlarım öldü. Yine gitmek zorundayım. Suriye nereye gidiyor, bilmiyorum.”
Humus’ta her gün adam kaçırma ve araçlı saldırılar yaşanıyor. Yetkililer Alevileri hedef alan bu cinayetlere cılız tepki veriyor. Kentin bazı sokakları harabeye dönmüş durumda. Savaşın yıkımından sağ çıkan Aleviler, şimdi barış döneminde hayatta kalıp kalamayacaklarını sorguluyor.
Esad döneminde Alevi olmak bir avantaj sayılıyordu. Artık durum tersine döndü. 46 yaşındaki Şaban El Ezzeldin için bu durum ölümcül oldu. 28 Eylül gecesi dükkanını kapatırken maskeli motosikletli bir saldırgan tarafından vurularak öldürüldü.
Kardeşi Adnan El Ezzeldin, “İnsanlar sadece Alevi oldukları için öldürülüyor. Başka hiçbir nedeni yok,” diyor. Kardeşinin herkes tarafından sevildiğini, kimseye zarar vermediğini anlatıyor. Şaban, öldürülmeden kısa süre önce bölgedeki güvenlik noktasında görevlilerle sohbet ediyordu. Kontrol noktası kaldırıldıktan sonra vuruldu. Aile, “kimseyi suçlamıyoruz” dese de neden kaldırıldığı bilinmiyor.
Adnan aynı gün iki Alevi’nin daha öldürüldüğünü belirtiyor ve “Bu zorunlu göçün başlangıcı. Yüzyıllardır süren birarada yaşamı bozmaya çalışıyorlar,” diyor.
Şam hükümeti tüm vatandaşları koruyacağını açıklasa da halk endişeli. Adalet Bakanı Mazhar el-Vays, mezhep şiddetine karışanlara dava açılacağını duyurmuştu.
Ancak durum farklı: Mart ayında Esad yanlılarının düzenlediği bir saldırıda 1400 kişi öldü; hükümet güçleri yargısız infazla suçlandı. Temmuz’daki ikinci dalgada ise çoğu Dürzi 2000 kişi hayatını kaybetti.
Saldırılar genellikle münferit ve üstü örtülü kalıyor. Birçok aile konuşmaya korkuyor.
Yerel kaynaklara göre, 5 Haziran - 31 Ekim arasında Humus’ta düzenlenen saldırılarda en az 40 Alevi öldürüldü. Kurbanlar arasında öğrenciler, çiftçiler, öğretmenler ve taksi şoförleri bulunuyor.
Suriye İnsan Hakları Ağı’na (SNHR) göre saldırıların çoğu rejimle bağlantılı kişilere yönelik intikam eylemleri. Suriye nüfusunun %10’unu oluşturan Aleviler, Esad döneminde ordu ve güvenlikte etkin konumlardaydı. Ancak artık, rejimi desteklesin ya da desteklemesin, hepsi hedefte.
Humus’ta 14 yaşındaki Gina da bu şiddetin kurbanı oldu. 19 Ağustos’ta evinin balkonunda otururken motosikletli bir saldırgan tarafından vurularak öldürüldü.
Sınav sonuçlarını kutlamak için gelen komşularının arasında, annesinin kollarında can verdi.Annesi, “Gina çok zeki, çok planı vardı. Hukuk okumak istiyordu,” diyor.Artık küçük kardeşlerini okula göndermeye korkuyor: “Alevi aileler bölgeyi terk ediyor. Özgürlük dediler, ama şimdi her şeyden korkuyoruz. Motosiklet sesi duyduğumuzda bile.”
Gina’nın odası pembe duvarları, okul kitapları ve arkadaş mektuplarıyla bir anı köşesine dönüşmüş. Annesi, “Doğduğu günden beri gülüyordu. Hayatı seviyordu,” diyor.
Katille ilgili hiçbir gelişme yok. Hıristiyanlar Vadisi’ndeki cinayetler de çözülmedi.
Anne, “Evet, Alevi olduğumuz için öldürüldü,” diyerek sözünü bitiriyor.
Aynı gün başka bir Alevi aile de kaçırılıp öldürülen yakınlarını toprağa veriyordu. Çoğu aile konuşmaya korkuyor.Gina’nın cinayetinde de henüz kimse suçlanmadı.