9 Aralık 2021 akşamı, Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevinde “intihar” haberi duyuruldu. 28 yaşındaki Kürt siyasi tutuklu Garibe Gezerin hücrede kendini astığı söylendi. Ancak kardeşleri, avukatları ve insan hakları örgütleri bu anlatımı en başından beri reddediyor. Onlara göre bu, aylarca süren işkence, tecrit ve cinsel saldırı iddialarının görmezden gelinmesiyle hazırlanan, “bağıra bağıra gelen” bir ölüm dosyası.
Garibe Gezer, cezaevinde maruz kaldığı ağır işkence ve cinsel saldırıyı hem ailesine hem avukatlarına hem de kamuoyuna duyurmuştu. Buna rağmen savcılık harekete geçmedi, Adalet Bakanlığı soruşturma başlatmadı, cezaevi idaresine ve personeline ilişkin etkili bir denetim yapılmadı. Aradan dört yıl geçti; dosyada biriken tanıklıklar, dilekçeler ve soru önergeleri duruyor, ama yanıtlar hâlâ yok.
Bağıra bağıra gelen bir ölümün kaydı
Garibe Gezer, 15 Mart 2021’de Kayseri Cezaevinden Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevine sevk edildi. Sevk edildiği anda 22 gün boyunca tek kişilik hücrede tutuldu. Ardından üç kişilik hücreye geçmek istedi, dilekçe yazdı, ancak talebi işleme alınmadı. Tek kişilik hücrede kalmaya zorlandı.

21 Mayıs 2021 günü yeniden hücreye götürülmek istenince itiraz etti. Anlatımlara göre kadın gardiyanlar saçlarından ve kollarından tutarak onu yere sürükledi, erkek gardiyanlar botlarıyla boynuna bastı. İki gün boyunca hücrede tutuldu, demir parmaklıkları yumrukladığı için bu kez erkek infaz koruma memurlarının hedefi oldu. 24 Mayıs’ta sekiz gardiyanın şiddetine maruz kaldı, “süngerli oda” olarak bilinen yastıklı hücreye götürüldü.
Burada çıplak aramaya maruz kaldığı, kıyafetlerinin kapıda çıkarıldığı ve kadın gardiyanlar tarafından cinsel saldırıya uğradığı iddia ediliyor. Süngerleri sökmeye çalışınca yeniden darp edildi, elleri arkadan kelepçelendi ve baygın hâlde saatlerce bırakıldı. Aynı gece çarşafıyla intihara teşebbüs etti, çarşaf kopunca yere düştü, kafasını vurdu. Kafasındaki kanamaya rağmen zamanında müdahale edilmedi, revire götürüldüğünde de kötü muamele gördüğü ve tedavisinin yapılmadığı aktarıldı.

7 Haziran’da hücresini ateşe vermeye çalıştı. Yine süngerli odaya atıldı, 24 saat boyunca burada tutuldu. Ailesiyle yaptığı görüşmede işkenceyi anlattığı için beş gün hücre cezası verildi, hakkında disiplin soruşturması açıldı. Bazı mektupları sansürlendi, bazıları hiçbir zaman gönderilmedi.
Avukatları Eren Keskin, Jiyan Tosun ve Jiyan Kaya, 4 Ekim 2021’de Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığına ayrıntılı bir suç duyurusu sundu. Bu dilekçede Garibe Gezer hâlâ hayattaydı ve iddialar, tarih tarih, olay olay anlatılıyordu. Buna rağmen savcılık etkili bir soruşturma başlatmadı, cezaevindeki risk koşulları değişmedi. 9 Aralık’ta ölüm haberi geldiğinde, aslında dosya çoktan doldurulmuştu.

Cezaevinde hukuk askıda, politika yürürlükte
Garibe Gezer’in ölümü, tekil bir “olay” değil, belirli bir politik dönemin cezaevi rejimi içinde okunuyor. Son yıllarda Türkiye’de cezaevleri özellikle siyasi tutuklular açısından ağır tecrit, yaygın hak ihlalleri ve cezasızlıkla anılıyor.
HDP Kadın Meclisi, Garibe Gezer’in ölümünden sonra yaptığı açıklamada, AKP döneminde cezaevlerinin işkence ve kötü muamele merkezine dönüştüğünü, devlet kurumlarının suç işleyen personeli koruyan bir pratik geliştirdiğini vurguladı. Açıklamada, Türkiye’deki cezaevlerinde işkencenin ve insanlık dışı uygulamaların özellikle siyasi tutuklulara yöneldiği, bunun da cezasızlık politikasıyla iç içe geçtiği belirtildi.

HDP’li 22 kadın milletvekili, Garibe Gezer’in maruz kaldığı işkence, kötü muamele ve cinsel saldırı iddialarını Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sormak için soru önergeleri verdi. Önergelerde “Süngerli odaların hukuki dayanağı nedir, Türkiye’de kaç cezaevinde bulunmaktadır, çıplak arama ve cinsel saldırı uygulamaları sürüyor mu, bu konuda Bakanlığınızın bilgisi ve sorumluluğu nedir” gibi sorular yer aldı. Ancak bu sorulara tatmin edici yanıtlar verilmedi; kamuoyuna yansıyan, kapsamlı ve şeffaf bir soruşturma süreci olmadı.
Avukatlar ve insan hakları örgütleri, özellikle pandemi sonrasında cezaevlerinde koşulların ağırlaştığını, siyasi tutukluların denetimli serbestlik, infaz indirimi gibi mekanizmalardan sistematik biçimde dışlandığını belirtiyor. Aynı tablo, ağır hasta tutuklu Aysel Tuğluk dosyasında da, cezaevinde hayatını kaybeden çok sayıda mahpusun dosyasında da karşımıza çıkıyor.
Bir ailenin üst üste kırılan hayatları
Garibe Gezer’in hikayesi, yalnızca bir cezaevi ölümünün değil, bir Kürt ailesinin yıllara yayılan siyasal şiddet ve cezasızlık deneyiminin de parçası. Abisi Bilal Gezer, 6 8 Ekim 2014’teki Kobani olayları sırasında yaşamını yitirdi. Diğer abisi Mehmet Emin Gezer, kardeşinin faillerini sormak için gittiği Dargeçit İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde özel harekat polisleri tarafından vuruldu ve felç kaldı. Geçen hafta bu olayla ilgili dört polis hakkında beraat kararı verildi. Bir başka kardeş, Haşim Gezer hâlâ tutuklu.

Garibe Gezer, 3 Mart 2016’da Kütahya’da gözaltına alındı, yargılama sonucunda ağırlaştırılmış müebbet ve 21 yıl hapis cezası aldı. 2021’de Kandıra Cezaevine sevk edildikten sonra maruz kaldığı işkence ve cinsel saldırı iddiaları cezaevine, savcılığa ve Meclise iletildi. Buna rağmen ne hücre koşulları değişti ne de kurumlar gerçek anlamda harekete geçti.
Avukat Jiyan Tosun, cenaze sonrası yaptığı açıklamada “Mayıstan beri tek talebi şuydu: Beni birilerinin yanına alın. Adım adım ölüme götürdüler. İntihar olsa bile burada intihardan başka çare bırakmama hali var” dedi. İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise “Hücredeki bir insan kendini nasıl asabilir” diyerek cezaevinin sorumluluğunu hatırlattı.
Garibe Gezer’in cenazesinin memleketi Mardin’e götürülmesi sırasında yaşananlar da bir başka tartışma başlığı oldu. Cenaze aracı tahsisi ve aileye yönelik muamele, kamu hizmetlerinin yurttaşlara eşit sunulması yükümlülüğüyle açık bir çelişki taşıyordu.

Dosyanın hâlâ yanıt bekleyen soruları
-
Garibe Gezer’in işkence ve cinsel saldırı iddiaları karşısında savcılık neden derhal etkin soruşturma başlatmadı
-
Daha önce intihara teşebbüs ettiği bilinen bir tutuklu neden tekrar tek kişilik hücrede tutuldu
-
Süngerli odaların hukuki dayanağı nedir, bu odalarda uygulanan şiddet ve çıplak arama iddiaları soruşturuldu mu
-
Garibe Gezer’in mektuplarının sansürlenmesi ya da gönderilmemesi hangi gerekçeye dayanıyordu
-
Cezaevindeki sağlık çalışanları hakkında kötü muamele iddiaları çerçevesinde idari ve cezai süreç başlatıldı mı
-
Ölüm anına ilişkin kamera kayıtları, raporlar ve tanıklıklar kamuoyuna ve aileye şeffaf biçimde sunuldu mu
-
Devletin gözetim ve kontrolü altındaki bir kurumda gerçekleşen bu ölümde, “yaşam hakkını koruma yükümlülüğü” nasıl yerine getirildi
Dört yıl sonra ortada, cezaevinde ağır işkence ve cinsel saldırı iddialarını kamuoyuna açıklayan bir kadının hücredeki ölümü ve buna rağmen işletilmeyen soruşturma mekanizmaları var. Garibe Gezer dosyası, Türkiye’de cezaevlerinin, denetimsiz güç ve cezasızlık politikasıyla nasıl ortak bir zeminde buluştuğunu gösteren kritik bir eşik olarak duruyor.




