Türkiye’nin 90’lı yıllarında yaşanan toplumsal çalkantıları ve Kürtlere yönelik baskıları hatırlatan gazeteci Enver Aysever, Ceza’ya o dönem müziğin nasıl bir itiraz biçimi olduğunu sordu. Ceza, verdiği yanıtta özellikle Diyarbakır, Batman ve Güneydoğu Anadolu deneyimlerine değinerek şunları söyledi:
“Benim müziğim sayesinde Anadolu’yu gezdiğimde Diyarbakır’a, Batman’a, diğer Güneydoğu’nun illerine gittiğimde oradaki güzel insanlarla sohbet ettim. O zaman anladım ki biz hep birlikte Anadolu’yuz. Bir arada yaşamamız gerektiğini sözlerime aktardım. Kürt kelimesini bile bir şarkıda ilk defa geçiren sanatçılardan biriyim.”
Ceza, müziğinde her zaman birlik, beraberlik ve kardeşliği aşılamaya çalıştığını belirtti:
“Türk ya da Kürt, Alevi ya da Sünni, Laz ya da Çerkez… Hepimiz bu ülkenin puzzle parçalarıyız. Benim şarkılarımı dinleyenler hiçbir zaman ayrımcılık bulmaz. Gençlere motivasyon verici, pozitif sözler söyledim. Terör ve savaş gibi konulara hep mesafeli durdum.”
Rapçinin vurguladığı noktalardan biri de müziğin kalıcılığı oldu:
“Siyasetçilerin konuşmaları ertesi gün unutulur ama müzik sonsuza kadar kalır. O yüzden her zaman doğru şeyleri anlatmaya çalıştım.”
Ceza’nın bu sözleri, 90’ların travmalarıyla büyüyen bir gençliğe, müziğin barış diliyle seslenişi olarak yorumlandı.