Dünyanın en büyük seyahat mecralarından CNN Travel, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına bakan dağlarında saklı antik kent Termessos’u manşete taşıdı. Yazıyı kaleme alan Barry Neild, kenti “Büyük İskender’in bile fethedemediği, dağların tepesine kurulmuş bir kartal yuvası” olarak tanımlıyor; sessizliği, manzarası ve dokunulmamış atmosferiyle “Akdeniz’in en az bilinen arkeolojik harikalarından biri” diye niteleniyor. Türkiye’den bir yerin uluslararası basında böyle öne çıkması, hem Antalya turizmi hem de Güllük Dağı–Termessos Milli Parkı için dikkat çekici bir vitrin etkisi yaratıyor.
CNN’in haberine göre kent, Antalya merkezden yaklaşık 45 dakika sürüşle milli park girişine ulaşılıyor. Kapıda yaklaşık 3 avro (yaklaşık 3 dolar) ücret ödeniyor; ardından dağ yollarında 10 dakikalık bir tırmanışla 1.000 metre rakıma varılıyor. Aracınızı bıraktığınız alan bir zamanlar kentin agorasıydı; bugünse Termessos yolculuğunun başlangıç noktası.
Neden “kartal yuvası”?
Termessoslular, antik kaynaklarda Solymler olarak anılıyor; Luwi kökenli bu topluluk stratejik konumu ustalıkla seçmiş. Kent, ticaret yollarını gözeten yüksek bir sırt üzerine kurulu olduğu için hem zenginleşmiş hem de kolay savunulmuş. Tam da bu yüzden, MÖ 333 civarında kente gelen Büyük İskender burayı ne alamamış ne de kuşatmayla teslim olmaya zorlayabilmiş. Sonraki yüzyıllarda Roma ile kurulan ilişki “koruma–özerklik” dengesinde şekillenmiş.
Kazılar 2025’te hızlanıyor
Haberde, 2025 yazında başlayacağı duyurulan yeni kazı programına da yer veriliyor. Odakta nekropol yolu, anıt mezarlar, antik su yapıları ve Hadrian Kapısı bulunuyor. Kazıları yürüten ekipten Mustafa Koçak (Antalya Bilim Üniversitesi), yüzlerce metre uzanan mezar yolundaki dev sarkofajların kaidelerini ayağa kaldırmayı; iki büyük su yapısında temizlik ve onarım yapmayı hedeflediklerini belirtiyor. Böylece kentin “dokunulmamış” görünümü korunurken yapısal bütünlüğü de daha iyi anlaşılacak.
Yapılar: ölüm yolu, savaş okulu, su mucizesi
Parkın içlerinde, bitki örtüsünün arasından nekropol caddesi beliriyor: savaşçıların kalkan–mızrak kabartmalarıyla bezeli sarkofajlar, bir kısmı zamanla yağmalanmış mezarlar… Yokuş yukarı devam edince gymnasion (askeri eğitim–kültür kompleksi), hamam, palaestra (güreş–talim alanı) ve kırık kiremit parçalarıyla örtülü avlu karşılıyor. Termessos’un en kritik altyapısı ise, kentte doğal su kaynağı az olduğu için hayati önem taşıyan dev yeraltı sarnıçları: kaya içine oyulmuş, sıvalı, çok odacıklı bu depoların her biri 1.500 tona kadar su tutabilecek kapasitede.
Agora, meclis, “Termessos’un Şanzelizesi”
Üst kotlara çıkıldıkça bouleuterion (meclis binası), ikinci bir pazar alanı ve lüks ürünlerin satıldığı sütunlu caddenin (zeytinyağı, dokuma, dericilik ve Akdeniz’den ithal mallar) kalıntıları ortaya çıkıyor. Bütün yollar ise kentin baş yapıtına, tepeye oturan tiyatroya bağlanıyor.
Şovun yıldızı: tiyatro (≈4.000 kişi)
İki vadinin arasında, uçurumu andıran bir sırtın üstüne oturan tiyatro yaklaşık 4.000 kişilik. Sahne düzeni Roma döneminde güçlendirilmiş olsa da yerleşimin Roma öncesi temelleri belirgin. Tiyatronun baktığı dağ, Termessos halkının kutsal kabul ettiği zirvelerden biri; açık havada, sis perdesi aralanınca Antalya limanına kadar görüş sağlıyor.
Ziyaret ipuçları
Rota kayalık ve dik; sağlam tabanlı ayakkabı, su ve özellikle yaz aylarında erken saatler tavsiye ediliyor. Milli park, yaban hayatı açısından da zengin; sessizlik ve yalnızlık Termessos deneyiminin bir parçası. CNN’in rehberli tur önerisini aktaran haberde, yıllardır bölgede gezen yerel rehberler kentin “doğa–arkeoloji–manzara” üçlemesindeki eşsiz dengesine vurgu yapıyor.
Neden şimdi gündemde?
Türkiye’nin saklı antik kentlerinden biri, uluslararası bir medya kuruluşunda “keşfedilecek hazineler” listesinde yer alınca, hem sürdürülebilir turizm hem de kültürel mirasın korunması tartışmaları yeniden canlanıyor. Termessos’un adı daha çok anıldıkça, kentin özgün, onarılmamış dokusunu koruyarak ziyaretçi yönetimi yapmanın önemi de artıyor.