Amazon Nehri’nin Atlantik’e döküldüğü noktada, doğa tarihinin iki hazinesi yan yana duruyor: binlerce türün yaşadığı 3.600 mil karelik mercan resifi ve hemen altında milyarlarca varil petrol. Brezilya hükümeti, geçtiğimiz ay bu bölgeyi sondaj için özel şirketlere açtı.
Birkaç yüz mil kuzeyde, Guyana açıklarında zaten her gün 650 bin varil petrol çıkarılıyor. 2015’te bulunan bu devasa rezerv, küçük Güney Amerika ülkesini dünyanın kişi başına en büyük petrol üreticisi hâline getirdi. Aynı yıllarda Arjantin’in batısındaki Vaca Muerta (Ölü İnek) havzası, kaya gazı ve petrol üretiminde yeni bir merkez haline geldi.
Böylece kıta, dünyanın en yeni petrol cephesi olarak anılmaya başladı. Arayara adlı çevre örgütünün yöneticisi Nicole Figueiredo de Oliveira bu süreci “inanılmaz hızlı ve büyük bir genişleme” olarak tanımlıyor.
Üç ülke, üç farklı yol ama aynı hedef
Güney Amerika’nın üç dev oyuncusu — Brezilya, Guyana ve Arjantin — farklı siyasi geçmişlere sahip olsa da aynı stratejide birleşiyor: petrol üretimini artırmak.
-
Brezilya: Dev bir ekonomi, çevre dostu bir başkanla çelişkili bir enerji politikası izliyor.
-
Guyana: Biyolojik çeşitlilikle dolu ama yoksul bir ülke, petrolü kalkınma aracı olarak görüyor.
-
Arjantin: Ekonomik krizden çıkışı Vaca Muerta’nın “kara altınında” arıyor.
Bu tablo, küresel iklim krizinin giderek derinleştiği bir dönemde ortaya çıkıyor. Kıta genelinde yangınlar, seller ve kuraklıklar milyonlarca insanı etkilerken, yeni petrol yatırımları hız kesmiyor.
Brezilya: Çelişkiler ülkesi
Latin Amerika’nın en büyük üreticisi olan Brezilya, 2006’da keşfedilen “ön tuz” (pre-salt) rezervleriyle birlikte üretimini tarihi seviyelere taşıdı.
2024’te ham petrol, ilk kez ülkenin bir numaralı ihracat kalemi oldu. Ağustos ayında BP, Rio de Janeiro açıklarında son 25 yılın en büyük keşfini duyurdu.
Ancak en tartışmalı proje, Amazon Nehri ağzındaki Foz do Amazonas havzası. Çevreciler, buradaki derin deniz sondajlarının benzersiz mercan ekosistemini yok edeceği uyarısında bulunuyor.
Yine de Brezilya çevre ajansı IBAMA, Ekim ayında Petrobras’a sondaj izni verdi. Ajans, kararın “teknik ve çevresel kriterlerle” alındığını savunuyor.
COP30 iklim konferansına ev sahipliği yapacak olan Brezilya için bu karar, çevre diplomasisi açısından büyük bir çelişki.
Başkan Luiz Inácio Lula da Silva, “Ben çevre lideri olmayı hiçbir zaman istemedim” diyerek eleştirileri reddetti. Lula’ya göre petrol gelirleri, ülkenin yenilenebilir enerji geçişini finanse edecek.
Guyana: Yeni petro-devlet
Sadece 820 bin nüfuslu Guyana, 2015’teki keşifle tarihin en hızlı büyüyen ekonomisi hâline geldi.
Ülke şimdi günde 650 bin varil üretiyor; Exxon ve Chevron gibi devler yatırım için yarışıyor.
Başkan Irfaan Ali, petrol gelirlerinin “her haneye fayda sağlayacağını” söylese de, halk arasında artan yaşam maliyetleri ve “kaynak laneti” endişesi yayılıyor.
Dünya Bankası verilerine göre halkın %48’i hâlâ günde 5,5 doların altında yaşıyor.
Yine de hükümet, “yağmur ormanlarımız karbonu emiyor, biz hâlâ çevreciyiz” diyerek petrol çıkarımını savunuyor.
Arjantin: Vaca Muerta’ya umut bağlayan ekonomi
Arjantin’in Patagonya bölgesindeki Vaca Muerta sahası, dünyanın en büyük ikinci kaya gazı rezervine sahip.
Yeni Devlet Başkanı Javier Milei, ülkenin ekonomik kurtuluşunu bu sahaya bağlıyor.
Ulusal mühendislik profesörü Gabriel Blanco, “İklim değişikliği hiçbir zaman ülkenin politik gündeminde yer almadı” diyerek bu yaklaşımı eleştiriyor.
Ancak Vaca Muerta’daki üretim yöntemi olan hidrolik kırma (fracking) ciddi çevresel riskler taşıyor.
Yüksek su kullanımı, kimyasal atıklar ve yeraltı sularının kirlenmesi gibi sorunlar büyüyor.
Yine de yabancı yatırımcılar için düşük maliyetli test sondajları ve kademeli yatırım modeli, yüksek politik risklere rağmen cazibe yaratıyor.
Küresel tablo: Parti bitmek üzere mi?
UCLA’dan siyaset bilimci Michael Ross, “Bu ülkeler tam bar kapanırken partiye giriyor” diyor.
Uluslararası tahminlere göre petrol talebi 2030 başında zirve yapacak.
Yani Güney Amerika’nın bugün başlattığı devasa yatırımlar, birkaç yıl içinde kârsız bir sektöre dönüşebilir.
Yine de Exxon, Chevron ve Petrobras gibi devler, hâlâ bölgeye milyarlarca dolar akıtıyor.
Çünkü ABD kaya petrolü üretimi yavaşlarken, dünyanın enerji dengesi yeniden Güney’e kayıyor.
Sonuçta Güney Amerika, bir kez daha küresel enerji oyununda merkez sahneye çıktı.
Ancak bu defa bedel, yalnızca toprak altındaki petrol değil; iklim, ormanlar ve geleceğin yaşam koşulları.