◾ Türkiye'nin demokrasi tarihine sürülen kara bir leke olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi, üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen hafızalardaki tazeliğini koruyor.
◾ TRT Radyosunda, 12 Eylül sabahı İstiklal Marşı'nın ardından çalınan Harbiye Marşı ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzalı Milli Güvenlik Konseyi "bir numaralı" bildirisinin okunmasıyla demokrasiye darbe, resmen ilan edildi.
◾ Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun`dan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.
◾ Parlamento ve hükümet feshedildi, siyasi partilerin faaliyetleri askıya alındı, liderler tutuklandı veya sürgüne gönderildi. 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olatak atandı; Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerinin de durduruldu.
◾ İlk günlerden itibaren sıkıyönetim ilan edildi; gece sokağa çıkma yasakları, sansür ve temel hakların kısıtlanması gündelik hayatın parçası oldu. 650 bin kişi gözaltına alındı, yüz binlerce insan fişlendi,
◾ 1 milyon 683 bin kişi hakkında soruşturma açıldı ve toplumun geniş kesimleri güvenlik tehdidi olarak damgalandı. 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi.
◾ 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi -kaçarken- vuruldu, 95 kişi -çatışmada- öldü, 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi, 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti
◾ Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980'de idama mahkum edildi. Eren'in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kez iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.
◾ Cezaevleri kısa sürede dolup taştı; özellikle Diyarbakır 5 no'lu Cezaevi, işkencenin, kötü muamelenin ve insanlık dışı koşulların sembolü haline geldi. Burası, The Times gazetesine göre, 'Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi'nden biri.
◾ Milli Güvenlik Konseyi üyesi darbeci generallerin belirlediği Danışma Meclisi'nin hazırladığı anayasa, 1982'de referandumla yüzde 92'lik "evet" oyu aldı.
◾ 12 Eylül darbesini yapan generaller, hazırladıkları anayasaya eklenen “geçici 15. madde” ile kendilerine ömür boyu dokunulmazlık sağladı ve olası bir yargılamaya karşı güvence altına alındı. Ancak bu madde, 12 Eylül 2010’da yapılan referandumla anayasadan çıkarıldı ve böylece darbenin sorumlularının yargılanmasının yolu açıldı.
◾ 10 Ocak 2012’de Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya yönelik iddianameyi kabul etti. Böylece Türkiye tarihinde ilk kez bir askeri darbenin failleri mahkeme karşısına çıkmış oldu.
◾ 18 Haziran 2014’te mahkeme, Evren ve Şahinkaya’yı darbe yoluyla anayasayı ortadan kaldırmak ve Meclis’i engellemek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm etti.
◾Hükmün ardından sanık avukatları kararı temyiz etti. Dosya Yargıtay’da incelenirken Evren 10 Mayıs 2015’te 98, Şahinkaya 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında hayatını kaybetti. Evren için karargahta resmi tören düzenlenirken, camilerde ve sokaklarda protestolar yapıldı; bazı bölgelerde davul ve zurna eşliğinde protesto edildi. Yargıtay, sanıkların ölümü nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi ve ilk derece mahkemesi bu karara uyarak dosyayı kapattı.
◾ 12 Eylül darbesinin yarattığı acılar, kayıplar, sürgünler ve işkenceler halkın hafızasında hâlâ taze. O dönemin otoriter iklimi yalnızca bireysel hayatlarda derin yaralar bırakmakla kalmadı, aynı zamanda bugünün siyasetini ve toplumsal atmosferini de şekillendirmeye devam ediyor. Darbenin mirası, hâlâ günlük yaşamda ve siyasi tartışmalarda hissediliyor.