Erzincan’ın İliç ilçesinde süt ürünleri üreten bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Hamdi Ulukaya, küçük yaşta üretimin ve emeğin değerini öğrendi. Ancak onun hikayesi, yalnızca iş dünyasında elde ettiği başarılarla sınırlı değil. Ulukaya’nın hayatı, kimliğinin, inançlarının ve adalet duygusunun şekillendirdiği bir yolculuk.
1994 yılında İngilizce öğrenmek için Amerika’ya gitti. O dönemde cebinde fazla parası yoktu ama içinde güçlü bir fikir vardı: iyi gıdanın herkes için ulaşılabilir olması gerektiği. New York’un kuzeyinde kapanmış bir yoğurt fabrikasını satın aldı. Başlangıçta beş kişiyle çalışıyordu. Beş yıl içinde Chobani, ABD’nin en hızlı büyüyen markalarından biri haline geldi ve yıllık satışları 1 milyar doları geçti. Bugün Chobani yalnızca bir yoğurt markası değil, aynı zamanda gıda sektöründe dönüşümün sembolü olarak görülüyor.
20 milyar dolarlık değer, 13.5 milyar dolarlık servet
Chobani geçtiğimiz günlerde 650 milyon dolarlık yeni bir yatırım aldı. Bu yatırımla şirketin değeri 20 milyar dolara ulaştı. Forbes’un hesaplamalarına göre Hamdi Ulukaya’nın serveti 13.5 milyar dolara yükseldi. Ulukaya, “Gerçek Zamanlı Milyarderler Listesi”nde 1868. sıradan 202. sıraya çıktı.
Bu yükseliş, Türkiye’nin en zengin ismi olarak uzun süredir listelerde yer alan Murat Ülker’in de önüne geçti. Böylece zirvedeki tablo değişti. Forbes’un verilerine göre Ulukaya, Chobani’nin yüzde 68’ine sahip. Bu da 650 milyon dolarlık yatırımla servetinin 11 milyar dolar artması anlamına geliyor.
Chobani’nin bu yatırımı Idaho’daki fabrikanın genişletilmesi ve New York’un kuzeyinde 1.2 milyar dolarlık yeni bir tesisin finansmanı için kullanılacak. Üretim kapasitesi yüzde 50 artırılacak. Şirket, son yıllarda La Colombe adlı kahve üreticisini 900 milyon dolara ve bitki bazlı gıda şirketi Daily Harvest’i de açıklanmayan bir bedelle satın aldı.
“Kürt olduğum için ayrıldım”
Hamdi Ulukaya yalnızca bir iş insanı değil, aynı zamanda güçlü bir sosyal duruşun da temsilcisi. CNN’e verdiği bir röportajda, Türkiye’den ayrılma sebebini açıkça dile getirdi: “Kürtlerin hak taleplerini oldukça önemsiyordum. Türkiye’den ayrıldım çünkü Kürttüm.”
Ulukaya, pek çok Kürdün yaşadığı insan hakları ihlallerine ve boşaltılan köylere dikkat çekti. Bu geçmiş, onu mülteciler konusuna daha duyarlı hale getirdi. ABD’de kurduğu Tent Foundation (Çadır Vakfı) aracılığıyla mültecilere milyonlarca dolar yardım yaptı. Sadece yardım etmekle kalmadı, bazılarını Chobani fabrikalarında istihdam etti.
Bu yaklaşımıyla iş dünyasında farklı bir liderlik modeli sundu. “The Giving Pledge”i imzalayarak servetinin büyük bir bölümünü küresel mülteci krizinin çözümüne ayırdı. Ayrıca Chobani Kuluçka Merkezi’ni kurarak sosyal fayda odaklı girişimcilere destek vermeye başladı.
Ulukaya’nın liderlik anlayışı, onu yalnızca ekonomik başarıyla değil, insani değerlerle de tanımlanır hale getirdi.
“Başarı, paylaştıkça büyür”
Hamdi Ulukaya’nın hikayesi, yalnızca bireysel bir zenginlik öyküsü değil, aynı zamanda dayanışma ve paylaşımın da bir örneği. Chobani, kuruluşundan itibaren kârının bir kısmını hayır projelerine ayırdı. Şirketin iş modelinde, çalışanlara hisse verilmesi gibi adımlar da yer alıyor.
Bu yönüyle Ulukaya, klasik milyarder figürünün ötesinde bir profil çiziyor. Servetini güç ya da gösteriş aracı olarak değil, dönüşüm için bir araç olarak kullanıyor.
Bugün Forbes listelerinde adı milyar dolarlarla anılsa da Ulukaya’nın hikayesi hâlâ o eski yoğurt fabrikasında, azimle başlayan bir sabahın hikayesi gibi anlatılıyor. Erzincan’dan Amerika’ya uzanan bu yolculuk, gıdadan insanlığa uzanan bir ilham hikayesi haline geldi.