Kültür - Sanat

Mehmet Atlı: “Keşke o şarkılar hiç olmasaydı”

Kürt müziğinin önemli isimlerinden Mehmet Atlı, 30. sanat yılını geride bırakırken yalnızlık, 90’ların karanlığı ve Kürt sanatındaki dönüşüm üzerine konuştu.

Abone Ol

Çağdaş Kürt müziğinin önde gelen sanatçılarından Mehmet Atlı, Mardin Haber’e verdiği röportajda müzik yolculuğundan 90’lı yıllardaki politik müzik gerçeğine kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz yıl 30. sanat yılını kutlayan Atlı, “30 yılda insanlar bir işten emekli olur ama sanatın emekliliği yok gibi. Bu dönemi bir retrospektif olarak gördüm ve yeni bir sayfa açmak için değerlendirdim” dedi.

“Şarkılarımız acıların kaydı gibidir"

Atlı, “Na, Ne Tenê Me” adlı albümünde modern insanın yalnızlığına dikkat çekerken, bu duygunun aslında varoluşsal bir farkındalık olduğunu söyledi. Sanatçılar için toplumsal destek eksikliğinin de yalnızlık hissini artırdığını vurguladı.

90’lı yıllarda ürettiği şarkılara değinen Atlı, “Keşke farklı bir gençlik yaşasaydık da ‘No Çi Halo’ gibi şarkılar söylemek zorunda kalmasaydık” sözleriyle dikkat çekti. O dönemi Kürtler için “karanlık bir sayfa” olarak nitelendiren sanatçı, “Şarkılarımız acıların kaydı gibidir. Hâlâ istek alan bu şarkılar, acının tazeliğini ve alınması gereken yolun varlığını gösteriyor” diye konuştu.

“Kürt müziği artık dünyaya açılıyor”

Atlı, bugünkü tabloya dair ise Kürt kimliği, dil ve kültüre yönelik kazanımların önemli olduğunu ancak hâlâ gidilecek çok yol bulunduğunu belirtti. Diyarbakır’ın Bağlar semtinde başlayan müzik serüvenini, Koma Denge Azadi yıllarını ve geleneksel ile çağdaş müziği harmanlayan sanatsal çizgisini anlatan sanatçı, müziğini “folklorik temelli pop müzik” olarak tanımladı.

Mardin Artuklu Üniversitesi’ndeki akademisyenlik sürecine de değinen Atlı, üniversitenin kuruluşta özgürlükçü bir vizyonla yola çıktığını ancak zamanla bu misyonundan uzaklaştığını söyledi. Mobbing nedeniyle istifa ettiğini belirten Atlı, kentin tarihi dokusunun korunması gerektiğini vurgulayarak, “Mekan bir hak meselesidir. Yaşam alanlarına toplumun kendisinin sahip çıkması gerekir” dedi.