23 Aralık 2022 günü Paris’in 10. bölgesinde, Rue d’Enghien’de silah sesleri yükseldi. Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nin bulunduğu sokakta başlayan saldırı, birkaç dakika içinde bir kültür merkezini, bir restoranı ve bir berber dükkanını hedef aldı. Gün sonunda üç Kürt yaşamını yitirmiş, üç kişi yaralanmıştı. Fransa, bir kez daha göçmenlere ve azınlıklara yönelik ırkçı şiddetle yüzleşti. Kürt toplumu ise bu saldırıyı yalnızca bireysel bir nefret eylemi olarak değil, uzun süredir biriken politik bir tehdit olarak okudu.

Sessiz Bir Adam, Açık Bir Nefret
Saldırgan 69 yaşındaki William Mallet idi. Montreuil doğumlu, emekli bir tren makinisti. Olay yerinde yakalandı. İlk ifadelerinde karmaşık cümleler kurmadı; aksine son derece doğrudandı. Polise “ırkçı olduğunu” söyledi, “Kürtleri sevmediğini” açıkça beyan etti. Daha sonra savcılık kayıtlarına giren ifadelerinde, 2016’da yaşadığı bir hırsızlık olayından bu yana “göçmenleri ve yabancıları öldürme isteği” taşıdığını anlattı. Kendini depresif, intihara yatkın ve toplumdan kopuk biri olarak tanımladı.

Ancak bu tablo, tek başına bir “kontrolsüz öfke patlaması”ndan ibaret değildi. Mallet’in geçmişi, Fransa’daki güvenlik ve adalet sisteminin ciddi ihmaller zincirini de gözler önüne seriyordu. Daha önce defalarca şiddet suçlarından mahkum olmuştu. 2017’de yasak silah bulundurmaktan, 2021’de ise Paris’te bir göçmen kampına kılıçla saldırmaktan ceza almıştı. Buna rağmen, silah edinmesi yasaklı kişiler listesine hiç kaydedilmemişti. Evinde arama yapılmamış, takip altına alınmamıştı.

Üç Mekan, Aynı Hedef
23 Aralık sabahı Mallet, çantasında dolu şarjörler ve Colt 1911 tipi bir tabancayla evden çıktı. Önce Paris’in göçmen nüfusunun yoğun olduğu Saint-Denis’e gittiğini, ancak “uygun koşulları bulamadığı” için vazgeçtiğini söyledi. Ardından yürüyerek rue d’Enghien’e ulaştı. Burası, Kürt kurumlarının, restoranlarının ve berberlerinin bulunduğu bir sokaktı.

Görgü tanıklarına göre saldırgan son derece sakindi. Önce Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nin önünde ateş açtı. Ardından karşıdaki Avesta isimli restorana geçti. Son olarak Munzur adlı berber dükkanına girdi. Rastgele değil, bilinçli hareket ediyordu. Saldırı, yoldan geçen iki kişinin müdahalesiyle durduruldu. Mallet yüzünden yaralandı ve polise teslim edildi.

Kaybedilen Hayatlar
Saldırıda üç kişi hayatını kaybetti. Bunlardan biri, Kürt kadın hareketi içinde yer alan ve IŞİD’e karşı mücadelede sembolleşmiş isimlerden Emine Kara idi. Diğeri, Mir Perwer adıyla tanınan Kürt müzisyen Şirin Aydın’dı. Muş’un Varto ilçesinden gelen Aydın, sürgünde yaşamını sürdürüyordu ve müziğiyle Kürtçe kültürel hafızayı yaşatmaya çalışıyordu. Üçüncü isim ise kültür merkezinin müdavimlerinden Abdurrahman Kızıl’dı.

Bu üç isim, saldırgan tarafından tanınmıyordu. Ancak tam da bu nedenle, dosyada “rastgele kurbanlar” olarak değil, kimlikleri nedeniyle seçilmiş hedefler olarak yer aldılar. Savcılığa göre saldırgan “tüm göçmenlere” öfkeliydi, fakat Kürtlere karşı özel bir kin taşıdığını özellikle vurguluyordu.
Mahkeme Süreci ve Tartışmalı Karar
Soruşturma süreci boyunca en büyük tartışma, saldırının hukuki tanımı üzerinden yürüdü. Savcılık ve soruşturma hakimleri, eylemi “ırkçı saikle işlenmiş cinayet” olarak değerlendirdi, ancak “terör suçu” kapsamına almadı. Bu karar, Kürt kurumları ve kurban ailelerinin avukatları tarafından sert biçimde eleştirildi.

Temmuz 2025’te açıklanan son kararla William Mallet’in ağır ceza mahkemesinde ırkçı cinayetlerden yargılanmasına karar verildi. Psikiyatrik raporlar, sanığın muhakeme yeteneğinin “bozulmuş” olduğunu ancak tamamen ortadan kalkmadığını belirtti. Bu nedenle ömür boyu hapis yerine, otuz yıla kadar hapis cezası istemi gündemde.
Kürt toplumunun temsilcileri ise şu soruyu sormaya devam ediyor: Aynı şehirde, on yıl arayla Kürt siyasetçilerin ve aktivistlerin hedef alındığı iki büyük saldırı yaşanmışken, bu eylemler neden hâlâ “bireysel” çerçevede ele alınıyor?

Sokaklar, Öfke ve Devlet
Saldırının ardından Paris’te binlerce kişi Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Kürt toplumu, hem adalet hem de güvenlik talebiyle sokağa çıktı. Gösteriler sırasında polisle protestocular arasında çatışmalar yaşandı, çok sayıda kişi yaralandı. İçişleri Bakanlığı, saldırganın “istihbarat servisleri tarafından bilinmediğini” ve “tek başına hareket ettiğini” açıkladı.

Ancak bu açıklamalar, Fransa’da yükselen aşırı sağ şiddet, göçmen karşıtı söylemler ve güvenlik zaafları tartışmasını bastırmaya yetmedi. Üç yıl sonra dosya hâlâ açık, sorular hâlâ ortada duruyor.
Paris’te 23 Aralık 2022’de yaşananlar, yalnızca üç kişinin öldürüldüğü bir saldırı değil; Avrupa’da azınlık olmanın, hedef haline gelmenin ve adalet arayışının karanlık bir özeti olarak hafızalarda duruyor.




