Türkiye kamuoyunda büyük yankı uyandıran "sahte diploma soruşturması", birçok açıdan çarpıcı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Üniversite mezuniyetleri, lise diplomaları ve sürücü belgeleri gibi belgelerin sahtecilik yoluyla elde edildiği, bu süreçte e-devlet sistemine sızılarak manipülasyon yapıldığı anlaşılmış durumda. Sistematik bir suç ağı kuran bu şebeke, devletin dijital altyapısını hedef aldı; e-imza sisteminin güvenlik açıklarını kullanarak devlete ait sistemlere sahte veriyi gerçekmiş gibi işledi.
Bu inceleme haberinde, soruşturmanın başlangıcından güncel yargı sürecine, şebekenin işleyişinden toplumsal yansımalarına kadar tüm ayrıntılar adım adım ele alınıyor.
Soruşturma nasıl başladı?
Sahte diploma soruşturması, 2024’ün ikinci yarısında e-Devlet sistemindeki anormal kayıtlarla dikkati çekti. Özellikle mezun olmayan kişilere diploma ve not bilgisi yazıldığı gözlemlendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, elektronik kayıt sistemlerindeki bu sıra dışı hareketliliği tespit ederek teknik inceleme başlattı. İlk etapta buna benzer işlemlerin küçük çaplı olduğunu düşündü; ancak yapılan detaylı analizlerle olayın organize ve yaygın olduğu anlaşıldı.
Log analizleri, IP ve port kayıtları, HTS baz sinyal analizleri, kamera kayıtları ve banka dekontları bir araya getirildi. Kimlik tespiti yapılan birçok kişinin aslında hiç eğitim almadığı, diplomasına sahte yollarla devlet sistemine kaydedildiği ortaya çıktı. Teknik veriler, bu operasyonun sadece bireysel değil; devlet sistemlerinin bile hedef alındığı organize bir e-dolandırıcılık yapısı olduğunu gösterdi.
E-imza sistemi: Şebekenin geçiş kapısı
E-imza (elektronik imza), kurumlar arası yazışmalar, ihale işlemleri, diplomanın dijital paylaşımı gibi kritik alanlarda güvenlik sağlayan yöntemlerden biri. Ancak soruşturma neticesinde, şebekenin sahte kimlikler üzerinden e-imza sertifikası aldığı ve bu sertifikalarla YÖK, MEB, BTK, Göç İdaresi, üniversite öğrenci işleri sistemlerine giriş yaptığı belirlendi.
Elektronik sertifika sağlayıcısı kuruluşların (örneğin TÜRKTRUST, E-İMZATR) bayilerinde, kişi kimliği doğrulamasının "yüz yüze görüşme yapıldı" ibaresine dayandığı, bu durumun sistemde ciddi bir zafiyete dönüştüğü tespit edildi. Flash belleğe yerleştirilen imza cihazı ve şifreyi elinde bulunduran kişi, imzayı yapabilme yetkisine sahip kabul edildi. Böylece e-imza ülkede en güçlü ama en kritik zafiyet alanlarından biri haline geldi.
Hangi belgeler sahte düzenlendi?
Soruşturma çerçevesinde şu belgelerde sahtecilik yapıldığı belirlendi:
- 57 adet sahte üniversite diploması
- 4 adet sahte lise diploması
- 108 adet sahte sürücü belgesi
Bu belgeler, sistemlere resmi yollarla eklenmiş gibi gösterildi, ancak teknik inceleme sonucunda kullanılmadan önce fark edilerek işlemden çıkarıldı. Bu belgelerin resmi süreçlerde kullanılmadığı ve herhangi bir atama ya da noter işlemlerinde geçerlik kazanmadan önce tespit edildiği belirtildi.
Şebeke yapısı ve şüpheli isimler
Operasyonun derinlemesine incelenmesinde, yaklaşık 35 şüphelinin yer aldığı bir suç örgütü ortaya çıktı. Bu kişiler arasında sahte e-imza üretimi, sistem erişimi, ödeme işlemleri ve belgelerin sistemlere işlenmesi gibi görev dağılımları yapıldı. İşte o kritik isim ve roller:
- Gökay Celal Gülen (Alex): TUZEM Akademi üzerinden sahte e-imza ve diploma sistemi kurdu. Operasyonun beyni olarak tanımlanıyor.
- Ziya Kadiroğlu: 38 farklı IP’den sisteme erişim sağladı, diploma ve not manipulasyonunun merkezindeydi.
- Zeynep Karacan: TUZEM Akademi sahibi; yazışmaların silinmesi ve delillerin yok edilmesinde aktifti.
- Halil Erkoç: TÜRKTRUST bayisindeki sahte e-imza işlemlerine imza attı; finansal süreci yürüttü.
- Yaren Özkarakaş: Ödemeleri yaptı, GSM hattı üzerinden örgütsel bağlantıyı kurdu.
- Yelda Boğa: Sahte belgelerde kendi fotoğrafını kullandı; güvenlik açığının sebebiydi.
- Mıhyeddin Yakışır: Çoklu sahte kimlik ile e-imza başvurularına katıldı.
- İsa Can Erdem: Göç İdaresi sistemine sahte e-imza ile giriş yaptı; sızmanın kritik eşiklerinden biriydi.
Bu paylaşım düzeni, şebekenin teknik, finansal ve hukuki yönlerini kapsadığını ortaya koyuyor.
Operasyonlar ve gözaltılar
Adli süreç iki büyük operasyonla ilerledi:
- 1. Dalgada (7 Ocak 2025): 23 ilde eş zamanlı baskınlar düzenlendi. 126 şüpheli yakalandı, 17’si tutuklandı.
- 2. Dalgada (23 Mayıs 2025): 16 ilde yeniden operasyon yapıldı. 61 şüpheli yakalandı, 20’si tutuklandı. Toplamda 220 kişi hakkında işlem yapıldı; 199 şüpheli hakkında kamu davası açıldı. 37 kişi tutuklandı; 150’ye adli kontrol uygulandı.
Ayrıca İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı, elde edilen dijital delilleri teknik ekipler aracılığıyla değerlendirerek soruşturmanın kapsamını genişletti.
Adalet Bakanlığı’ndan resmi tavır
Adalet Bakanı, soruşturmanın 13 Ağustos 2024’te başladığını ve yaklaşık bir yıl süren titiz çalışma sonucu somut verilere ulaşıldığını duyurdu. Teknik analizlerin (log, HTS, IP-port, kamera kaydı, dijital deliller vs.) soruşturmada önemli rol oynadığı vurgulandı. Tutuklama, gözaltı ve dava süreçlerinin hukukun üstünlüğü temelinde ve şeffaf biçimde yürütüldüğü ifade edildi.
Dijital devletin geleceği: Yeni güvenlik modellemesi gerekli
Bu olay, e-devlet sistemlerinin ve e-imzanın ne kadar kırılgan olabileceğini gözler önüne serdi. Flash belleğe yerleştirilmiş bir cihaz ve tek bir şifre ile sistem doğrudan ele geçirilebiliyor. Denetim eksikliği, sistemsel şeffaflık yetersizliği ve kritik altyapının yeterince güvenli tutulmaması, kamu hizmetlerinin güvenilirliğini zedeledi.
Uzmanlar, iki faktörlü doğrulama, blockchain tabanlı kayıt sistemleri ve e-imza sağlayıcıların sık denetlenmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, sadece teknik değil aynı zamanda kurumlar arasında aktif iş birliği ve farkındalığın artırılmasının aciliyetini hatırlatıyor.
Toplumsal ve etik boyut
Bu skandal, kamu vicdanında ciddi bir yara açtı. "Diploma, belgede önem yerine liyakat esas alınmalı," çağrıları artarken, "Bu sahte belgeleri kimler kullandı? Devlet kurumlarında haksız kazanç sağlandı mı?" gibi etik sorular öne çıkıyor. Özellikle sahte diplomalı kişilerin teknik beceri gerektiren görevlerde çalışmasının oluşturduğu potansiyel tehlike, en büyük endişe kaynağı.
Ayrıca, 6 Şubat 2023'te hayatını kaybeden meslektaşlarının adına sahte imza üretilmiş olması, sadece hukuka değil; vicdanlara da zarar verdi. Türkiye Barolar Birliği, bu olayın faillerinin en ağır şekilde cezalandırılması çağrısında bulundu.
Kaynaklar