ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 12 Ağustos’ta yayımladığı “2024 İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporu”nda Türkiye’de yaygın hak ihlallerine işaret edilmesi, Ankara’da tepkiyle karşılandı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada raporun “Türkiye’yi karalamaya dönük” olduğunu savundu. Yayman, “Bu rapor, gerçekleri çarpıtmak ve Türkiye’yi karalamak dışında bir amaca hizmet etmemektedir. Biz, milletimizle birlikte, hukukun üstünlüğünü savunmaya, özgürlükleri korumaya ve ülkemizi güçlü, güvenli ve adil bir şekilde yönetmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Yayman, raporda yer alan iddiaları “anlamsız ve karşılığı olmayan sözde tespitler” olarak niteleyerek, “Terörle mücadelemizi milletimizin güvenliği için yürütürken insan haklarını ve hukuk düzenini korumaya devam ediyoruz. Milyonlarca sığınmacıya kapılarını açan Türkiye, özgürlük ve güvenliği birlikte gözeten bir ülke olarak örnek teşkil etmektedir” dedi.
“Son söz” diyerek Gazze’ye işaret eden Yayman, “Bize hukuk ve insan hakları dersi vermeye çalışanlar dönüp kendi sicillerine baksınlar. Gazze’ye susanlar bize söz söyleyemezler” ifadelerini kullandı.
Raporda neler var?
ABD’nin hazırladığı rapor, Türkiye’nin 2024 yılındaki insan hakları siciline ilişkin kapsamlı tespitler içeriyor. Raporda öne çıkan başlıklar şöyle:
-
Yaygın hak ihlalleri: Suriye sınırında güvenlik güçlerinin kötü muamelesi, sivillere yönelik şiddet ve cezasızlık kültürü.
-
Basın özgürlüğü: Gazetecilere baskılar, sansür ve tutuklamalarla “2024’ün kaybedilmiş bir yıl” olduğu tespiti.
-
Yargı bağımsızlığı: Yürütmenin etkisi altındaki yargının, demokratik işleyişi zedelediği.
-
Sığınmacı hakları: Zorla geri göndermeler, kötü muamele ve aşırı kalabalık gözaltı merkezleri.
-
Sivil toplum ve hak savunucuları: Aktivist ve akademisyenlere yönelik davalar, soruşturmalar ve cezalar.
-
Azınlıklara ayrımcılık: Suriyelilere yönelik toplumsal nefret ve Kayseri’deki 2024 olayları örnek gösterildi.
Rapor, genel olarak Türkiye’nin “demokratik kurumlarının gerilediği, ifade ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı, yargı bağımsızlığının zayıfladığı” değerlendirmesini yaptı.