Dünya Ölüm Cezasına Karşı Gün her yıl 10 Ekim’de anılırken, bu yıl erken bir gelişme dikkat çekti. 7 Ekim 2025’te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, “idam cezası meselesi” üzerine hazırlanan kararı 31 kabul, 7 ret ve 8 çekimser oyla onayladı. Konsey bu kararı her iki yılda bir kabul ediyor, ancak 2025 metni bir ilke imza attı: Dünya Ölüm Cezasına Karşı Koalisyonu’nun (World Coalition) ve The Advocates for Human Rights’ın son dört yıldır kadınların idam cezası süreçlerindeki durumunu görünür kılmak için yürüttüğü çalışmalar ilk kez uluslararası insan hakları sisteminin en üst düzeyinde tanındı.
2021’den bu yana Koalisyon üyeleriyle birlikte Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’ne (CEDAW) idam cezası ve toplumsal cinsiyet ilişkisini ele alan 45 rapor sunan The Advocates, bu çabanın karar metnine yansıdığını belirtiyor. Karar, CEDAW’ın son dönem çalışmalarında idam cezasına artan ilgiyi özellikle vurguluyor. The Advocates Uluslararası Adalet Programı Başkan Yardımcısı Amy Bergquist, Eylül ayındaki gayriresmî müzakerelerde Singapur’un bu ifadeye itiraz ettiğini aktararak, ülkenin “CEDAW’ın idam cezasına daha fazla dikkat gösterdiğine dair kanıt olmadığı” yönünde ısrar ettiğini söyledi.
Oysa CEDAW, Singapur’un insan hakları karnesini 2024’te incelemiş ve The Advocates ile Koalisyon ortakları Anti Death Penalty Asia Network, Capital Punishment Justice Project ve Transformative Justice Collective tarafından sunulan iki kapsamlı rapor sayesinde Singapur heyetine kadınlar üzerindeki etkileri de dahil olmak üzere idam cezası uygulamalarına ilişkin sorular yöneltmişti. Bergquist, “Kanıtlarımız vardı,” diyerek müzakerelerde Konsey delegelerine, 2021’den bu yana CEDAW’ın 25 farklı ülke incelemesinde idam cezası konusunu gündeme getirdiğini hatırlattığını belirtti. Önceki beş yılda bu sayı yalnızca ikiydi.
2025 kararı, ilk kez kadınların ve kız çocuklarının idam cezası süreçlerinde maruz kaldığı özgül ayrımcılığı tanıyan bir paragraf da içeriyor. Bu ifade, BM Genel Sekreteri’nin Ağustos 2025’te yayımlanan ve Koalisyon üyesi kuruluşların katkılarından yoğun biçimde yararlanan idam cezası raporundan alıntılanıyor. Karar ayrıca, kadınlara ilişkin verilerin çoğu zaman eksik veya erişilmez olduğunu hatırlatarak, idam cezasını sürdüren devletlere tüm uygulamalarına dair bilgileri “cinsiyete göre ayrıştırılmış” şekilde yayımlama çağrısı yapıyor.
Tüm bu gelişmeler, idam cezasının kaldırılması için çalışan örgütler açısından somut bir ilerleme olarak değerlendiriliyor. Bergquist, hem karar metninin hem de müzakere sürecinin uluslararası insan hakları politikalarını etkilediklerini açık biçimde gösterdiğini vurguluyor. CEDAW’ın İran, Suudi Arabistan ve Singapur gibi ülkelere yönelik güçlü tavsiyelerinde Koalisyon raporlarının belirleyici olduğuna dikkat çeken Bergquist, BM Genel Sekreteri’nin de bu raporları kullanarak idam cezasının toplumsal cinsiyet boyutunu öne çıkardığını ifade ediyor. Karşıt ülkelerin giderek daha fazla incelemeyle karşılaştığını belirten Bergquist, “Bu karar, gerçekten fark yarattığımızın somut kanıtı,” diyerek değerlendirmesini tamamlıyor.