Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos tarihli cuma hutbesinde miras konusunda kullandığı ifadeler kamuoyunda tartışma yarattı. “Kul Hakkı Ateşten Gömlektir” başlıklı hutbede, miras ölçüsünün değiştirilmesinin “ilahi adalete aykırı” olduğu belirtilerek, “kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” denildi. Bu ifadeler, özellikle kadın hakları savunucuları ve hukukçular tarafından eleştirildi.
Ancak Veriler Ne Diyor?'un yaptığı araştırma, bu hutbenin tekil bir örnek olmadığını ortaya koyuyor.
Veriler Ne Diyor?'un haberine göre, 16 Ağustos 2024 – 15 Ağustos 2025 dönemindeki hutbeler incelendiğinde, Diyanet’in en sık işlediği temaların ahlak, namus, edep ve kul hakkı olduğu görülüyor. Hutbelerin yüzde 40’ı bireylerin günlük hayattaki dini sorumluluklarını hatırlatmaya ayrılırken, en çok “israf”, “helal-haram” ve “hayâ” kavramları tekrarlandı.
İkinci sırada yüzde 30 ile aile, evlilik ve çocuk konuları geldi. Hutbelerde aile “toplumsal düzenin temeli” olarak tanımlandı; evlilik ve nikâhın dini çerçevede yürütülmesi gerektiği vurgulandı. Kadın ve erkeğin ev arkadaşlığı yapmasının haram olduğu, çocukların “ahlaki değerlere bağlı” yetiştirilmesi gerektiği gibi alt başlıklar öne çıktı.
Yüzde 14’lük bir bölümdeyse “vatan, millet, devlet, itaat ve birlik” kavramları işlendi. Bu hutbelerde topluma, “devletin ve milletin etrafında kenetlenme” çağrısı yapıldı. Ekonomi, emek ve kamu düzeni yüzde 5, çevre temaları yüzde 5, siyaset ve dış politika ise yüzde 3 oranında yer buldu. Gazze, Filistin ve 15 Temmuz darbe girişimi en sık anılan siyasal başlıklar oldu.
Hutbelerin dilinde ise dikkat çekici söylemler yer aldı. Filistin hutbelerinde “siyonist zalimler” ve “insanlığın onur sınavı” gibi sert ifadeler kullanılırken, 15 Temmuz hutbelerinde “hainler” ve “istiklal mücadelesi” vurgulandı. Sosyal medyaya ilişkin hutbelerde ise “iftira”, “yalan haber” ve “mahremiyet ihlali” üzerinden dijital ortamların riskleri işlendi.
Sonuç olarak veriler, Diyanet’in hutbelerinde en yoğun şekilde kadın-erkek ilişkileri, aile ve ahlak konularını işlediğini, ekonomik ve çevresel meselelerin sınırlı kaldığını ortaya koyuyor.