Kuyu Tipi Nedir?
Kuyu tipi hapishaneler, 2010’ların ortasından itibaren Türkiye’de yüksek güvenlikli cezaevi politikalarının bir parçası olarak inşa edildi. Şu anda 11 yüksek güvenlikli, 6 Y tipi ve 7 S tipi cezaevi bu kategoriye giriyor. Bu model, F ve T tipi cezaevlerine kıyasla çok daha ağır izolasyon koşulları barındırıyor. Hücreler yalnızca 5 m² büyüklüğünde, elektronik kapılı ve yüksek güvenlikli sistemlerle donatıldı. Mahpuslar, gardiyanla yalnızca kapıdaki “bas-konuş” butonuyla iletişime geçebiliyor; çevreyle temas neredeyse tamamen engelleniyor.
Koşullar ve İzolasyon
Bu cezaevleri üç katlı bloklardan oluşuyor: A–D bloklarında tek kişilik hücreler, E blokunda üç kişilik hücreler yer alıyor. Havalandırma hücreye doğrudan açılmıyor; yüksek duvarlarla çevrili, gölgesiz bir alanda günde sadece 1 saat veriliyor. Çatı altı hücrelerde yazın aşırı sıcak, kışın ise derin soğuk hakim. Her hücrede 24 saat aktif kameralar bulunuyor; kitap okuma, tuvalete gitme ve yemek yeme gibi temel eylemler dahi izleniyor. Anayasa Mahkemesi’nin “özel hayatın gizliliğini ihlal” ettiği yönündeki kararlarına rağmen bu uygulama sürdürülüyor
‘Tehlikeli Mahkûm’ Statüsü ve Hukuki Boşluklar
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Kanunu’nun 9. maddesi, idareye “sakıncalı” bulduğu kişiyi ‘tehlikeli mahkûm’ statüsünde değerlendirme yetkisi veriyor. Bu statü, mahpusların yıllarca tek kişilik hücrelerde tutulmasına zemin hazırlıyor. Oysa yasa hücre cezasını en fazla 20 günle sınırlandırıyor ve doktor raporu zorunlu kılıyor. Kuyu tipi cezaevlerine sürgünlerde bu prosedürler işletilmiyor; siyasi kimliği nedeniyle “tehlikeli” ilan edilen kişiler, ailelerinden uzak, ağır izolasyon koşullarına gönderiliyor.
Hasta Mahpuslara Uygulanan İzolasyon
Bu rejim, ağır hastaları da kapsıyor. 80 yaşında, yüzde 80 engelli ve Wernicke–Korsakoff hastası Mehmet Güvel, “hapishanede kalamaz” raporuna rağmen Buca Yüksek Güvenlikli Kuyu Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. İnsan hakları örgütleri bu uygulamayı, yaşlı ve hasta mahpusları ölüme terk etmek olarak tanımlıyor.
Direniş ve Açlık Grevleri
Bugüne kadar 11 mahpus, kuyu tipi cezaevlerine karşı açlık grevi ve ölüm orucu sonucunda başka hapishanelere sevk edildi. Buna rağmen hâlâ 8 siyasi mahpus süresiz açlık grevinde:
Serkan Onur Yılmaz – 269. gün (Bolu F Tipi)
Mithat Öztürk – 174. gün (Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli)
Ali Aracı – 170. gün (Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli)
Ayberk Demirdöğen – 149. gün (Kırıkkale F Tipi)
Fikret Akar – 129. gün (Çorlu Yüksek Güvenlikli)
Ümit Çobanoğlu – 70. gün (Antalya Yüksek Güvenlikli)
Gürkan Türkoğlu – 11. gün (Antalya Yüksek Güvenlikli)
Tahsin Sağıltıcı – 11. gün (Antalya Yüksek Güvenlikli)
Talepleri: Y, S ve yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması; sürgün politikalarının sona erdirilmesi ve arkadaşlarının bulunduğu hapishanelere sevk edilmeleri.
Sivil Toplumun Son Çağrısı
İnsan Hakları Derneği ve Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, kuyu tipi cezaevlerinin kapatılması yönünde çağrı yaptı. Yetkililer, özellikle 275 gündür ölüm orucunda olan Serkan Onur Yılmaz’ın sağlık durumunun kritik olduğunu vurguladı. Bu taleplerin yanı sıra, hasta mahpusların tahliyesi ve tüm ağır tecrit uygulamalarının kaldırılması isteniyor.
İnsan Onuruna Aykırı Bir Sistem
Kuyu tipi hapishaneler, mahpusları yalnızca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da çökertmeyi hedefleyen bir sistem olarak tanımlanıyor. Ağır tecrit, 24 saat gözetim ve keyfi uygulamalar; hem ulusal kanunlara hem de uluslararası insan hakları normlarına açıkça aykırı. İçeriden gelen mektuplar, bu yerlerin “beton tabut” olduğunu yansıtıyor; direniş ise yalnızca bireysel özgürlük mücadelesi değil, toplumsal vicdanın da çağrısı niteliğinde.