Görür, Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) dünyanın en aktif fay hatlarından biri olduğunu vurgulayarak, 1999’da Kocaeli’nde kırılan fayın batısında İstanbul’un bulunduğunu ve bölgede en az 7,2 büyüklüğünde deprem olasılığının çok yüksek olduğunu belirtti. 1766’da gerçekleşen son büyük depremin üzerinden 250 yıl geçtiğini hatırlatan Görür, “Marmara’nın deprem üretme zamanı doldu. Dua ederek bu mekanizmayı durduramazsınız” dedi.
Avrupa yakası daha riskli
Olası depremde yıkımın en yoğun şekilde Avrupa yakasında görüleceğini dile getiren Görür, bazı bölgelerde şiddetin 8-9 seviyesine ulaşabileceğini, bu düzeyde en sağlam binaların bile hasar görebileceğini ifade etti. Özellikle deniz kenarında oturanların, deprem sırasında ivme ve yıkım riskinin daha yüksek olduğuna dikkat çekti.
Dünyadan örnekler: “Bu kader değil, zafiyet”
Kamçatka, Japonya, California ve Tayvan gibi bölgelerde büyük depremlerde can kaybı yaşanmadığını hatırlatan Görür, bunun halkın sorumluluğu ve yöneticilerin bilime dayalı çalışmaları sayesinde mümkün olduğunu söyledi. “Bizde ise binlerce insan diri diri toprağa gömülüyor. Bu kader değil, yönetim zafiyetidir” dedi.
Siyasetçilere çağrı
Deprem dirençli şehir sözü vermeyen siyasetçilere oy verilmemesi gerektiğini belirten Görür, “Biz talep etmezsek hiçbir şey değişmez” diyerek toplumsal baskının önemine vurgu yaptı.
“Bilinç ya da bedel” uyarısı
Masa altı, hayat üçgeni gibi bireysel önlemlerin önemli olduğunu ancak asıl çözümün bilim temelli, uzun vadeli kentsel dönüşüm olduğunu söyleyen Görür, “Deprem hayatın bir gerçeği, onu durduramazsınız. Ama bilimin ışığında can kayıpsız atlatabilirsiniz. Ya bu bilinçle hareket edeceğiz ya da felaketin bedelini ödeyeceğiz” sözleriyle uyarısını yineledi.