Bu yazı, Rojin Kabaiş'in ölümüyle ilgili olarak cevapsız kalan soruların, yok sayılan ihmallerin ve tükenmeyen bir baba mücadelesinin izini sürüyor.

BURÇAK GÖREL

21 yaşındaki Rojin Kabaiş’in Van Gölü kıyısında ölü bulunması, sıradan bir intihar vakası gibi kayıtlara geçti. Ancak ne ailesi bu açıklamayı kabul etti ne de kamu vicdanı bu hikâyeye ikna oldu. O günden beri yanıtı verilemeyen sorular, ihmallerle örülmüş bir kronoloji, devlet kurumlarının sessizliği ve bir babanın bitmeyen mücadelesi var elimizde. Bu yazı, Rojin’in yaşamına, ölümüne ve ardından gelen sessizliklere bakıyor. Çünkü bu sadece genç bir kadının hayatını kaybetmesi değil. Bu, aynı zamanda devletin genç kadınlara sunduğu "güvence"nin nasıl çürüdüğünü, yurt sisteminin nasıl bir gözetimsizlik ağına dönüştüğünü ve ailelerin adalet arayışının nasıl sistematik olarak engellendiğini gösteren bir ihmal zincirinin anatomisi.

Rojin kimdi?

Rojin Kabaiş, Diyarbakır’da doğdu. Başarılı bir lise hayatının ardından üniversite sınavında hedefini tutturamayınca bir yıl boyunca tekrar hazırlandı. 2024 YKS’de Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünü kazandı. İlk kez ailesinden uzak bir şehirde yaşayacaktı. Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurdu çıkınca aile rahatladı: "Devlet yurdu, güvendedir" diye düşündüler. Ama o güvenin nasıl bir illüzyon olduğu çok geçmeden ortaya çıkacaktı.

27 Eylül 2024: O gün ne oldu?

Rojin, Van’a yerleştikten kısa bir süre sonra yurtta kalmaya başladı. 27 Eylül 2024 günü, akşam saatlerinde yurttaki bir arkadaşına göl kenarına taş toplamaya gideceğini söyledi. O günden sonra Rojin’den haber alınamadı. 28 Eylül sabahı ailesi, Rojin'e ulaşamayınca panikledi. “Sinyal aldık, göl kıyısında olabilir” dediler. Yetkililere başvurdular. Ancak ilk 24 saatte etkili bir arama çalışması başlatılmadı. Baba Celal (ya da Nizamettin) Kabaiş’in anlatımıyla: “Ben oradaydım. Yetkililer oradaydı ama kimse kıpırdamıyordu.

30 Eylül 2024: Cesedinin bulunması ve ilk belirsizlikler:

Genç kadını bulmak için 18 gün süren arama çalışmaları sonucunda, Kabaiş'in cesedi, 16 Ekim'de Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi sahiline yaklaşık 24 kilometre uzaklıktaki kırsal Mollakasım Mahallesi'nde, bahçesini sulayan 60 yaşındaki Mehmet Emin Ankay adlı vatandaş tarafından bulundu. Ön otopsi raporu “boğulma” dedi. Yetkililer neredeyse refleks olarak intihar açıklamasına yöneldi. Ancak aile bu iddiayı kabul etmedi. Çünkü:

  • Rojin'in taş toplamak için gittiğini söylemesi,
  • Üzerinde telefonunun, gözlüğünün ve ayakkabısının olmaması,
  • Kameraların çalışmaması,
  • Gölde boğulan birinin bedeninde bulunması gereken su miktarının yetersizliği,
  • O gece nöbetçi olan yurt personelinin ifadesinin alınmamış olması

şüpheleri artırdı.

Yurt idaresi ve emniyet: İhmaller zinciri

Yurtta kameraların neden çalışmadığı, kayıtların neden silindiği hâlâ açıklanmadı. Ailenin defalarca dile getirdiği “Göl kıyısı yurt öğrencileri için güvenli mi?” sorusu cevapsız kaldı.

  • Kamera kayıtlarının kaybolması,
  • Yurttan çıktıktan sonra kiminle görüştüğünün bilinmemesi,
  • O bölgede devriye gezen güvenlik ya da emniyet personelinin olmaması

bu olayın tekil bir vaka olmadığını, kurumsal bir ihmalin parçası olduğunu düşündürüyor.

Baba Celal Kabaiş’in mücadelesi: “Kızım için değil, herkesin kızı için”

Rojin’in babası, olayı ilk günden itibaren takip ediyor. Katıldığı yayınlarda, verdiği röportajlarda, sosyal medya paylaşımlarında şunu tekrar tekrar vurguluyor:

“Bu sadece benim çocuğumun davası değil. Bu, bu ülkede KYK yurdunda kalan tüm kız çocuklarının davası. Bu olay, devletin görevini yapmadığını gösteriyor.”

Ekran Resmi 2025 08 06 11.36.28

BBC Türkçe’ye verdiği demeçte Celal Kabaiş, “Kızım bana, ‘Baba burası güvenli değil,’ demişti. Gidip kendim gördüm. Göl kıyısında ne bir ışık var ne güvenlik,” diyerek ihmali somutlaştırıyor.

T24’e verdiği röportajda ise Rojin’in elinde kırık olduğunu, sırtında darp izlerinin bulunduğunu ve bunların ‘ölüm morluğu’ denilerek geçiştirildiğini söylüyor:

Yetkililer intihar diyerek bu olayı kapatmak istiyor.

Savcılık ve soruşturmanın seyri: Yavaşlık, belirsizlik, suskunluk

Aile, avukatları aracılığıyla suç duyurusunda bulundu. Olay yerinde keşif yapıldı ancak detaylı bir inceleme olmadı. Görgü tanıkları dinlenmedi. Gerekli kriminal incelemelerin eksik yapıldığı iddia edildi. Dosya hâlâ açık ama ilerlemiyor. Adalet, sadece adliyede değil, kamuoyunun vicdanında da yerinde sayıyor.

DNA bulgusu: İhmal mi, cinayet mi?

Savcılığa sunulan adli tıp raporunda Rojin’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA izine rastlandı. Bu bulgu, Rojin’in ölümünün arkasında olası bir cinsel saldırı ihtimalini gündeme getirdi. Baba Nizamettin Kabaiş bu gelişmeyi, “Kızım kendi canına kıymadı, ona kıydılar,” diyerek yorumladı. Adli tıp raporu ve DNA bulguları, ilk andan itibaren “intihar” tezini benimseyen resmî yaklaşımı boşa düşürdü

Muayeneden geçmeyen otomobilini yaktı
Muayeneden geçmeyen otomobilini yaktı
İçeriği Görüntüle

Gazetecilere konuşan baba, “Eğer bu deliller başka bir çocukta çıksaydı, bu ülke ayağa kalkardı. Ama konu bir KYK yurdundaki Kürt bir kız çocuğu olunca susuluyor,” diyerek hem ihmali hem de çifte standardı gözler önüne serdi.

Bu dosya neyi gösteriyor?

Rojin’in ölümü, bireysel bir trajedi değil. Bu olay, KYK yurtlarında kalan kadınların karşılaştığı sistematik güvencesizlik hâlinin çarpıcı bir örneği.

Kamera sistemlerinden yurda yakın tehlikeli alanlara kadar birçok konuda denetimsizlik, belirsizlik ve cezasızlık hâkim. Sadece Rojin değil, başka kadınlar da KYK yurtlarında benzer şekilde hayatlarını kaybetti.

Ekran Resmi 2025 08 06 11.37.19

Her bir vaka “münferit” gibi sunulsa da, bu ölümlerin arkasında ortak bir hikâye var: Devletin genç kadınları korumakta yetersiz kalması. Bu sistem, kız çocuklarını “devlet güvencesine” emanet eden ailelerin güvenini istismar ediyor.

Son söz yerine: Rojin yaşıyor olsaydı…

Rojin yaşıyor olsaydı, bu yıl öğretmenlik eğitiminin ilk yılında olacaktı. Belki bir anaokulunda çocuklara masallar anlatacaktı. Şimdi ise adı, babasının sesinde yankılanan bir adalet çağrısına dönüştü.

Baba Nizamettin Kabaiş’in sesi, devletin sessizliğini delen en güçlü seslerden biri.

Bu dava, sadece bir babanın değil, aynı zamanda bu ülkede kadınların yaşam hakkını savunan herkesin davası. Devletin gözetiminde, gözetimsiz bırakılan bir kız çocuğunun ölümünü açıklamakla değil, yüzleşmekle yükümlüyüz.

Bu yazı, Rojin unutulmasın, ihmal örtülmesin, sorular cevapsız kalmasın diye yazıldı.

Çünkü bu sadece bir ölüm değil. Bu, erkek egemen kurumların kadınların yaşam hakkına karşı süregiden sistemik kayıtsızlığının belgesidir. Ve her ihmal, her sessizlik, her yok sayma — bir sonraki Rojin’in zeminini hazırlar.

Kaynaklar:

Nizamettin Kabaiş: Yetkililer intihar diyerek olayı kapatmak istiyor – Bianet

Rojin Kabaiş'in babasından adalet çağrısı: Otopside iki farklı erkeğe ait DNA bulundu – Dicle TV

Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş’ten adalet çağrısı: Çocuğumun elinde kırık vardı, sırtındaki darp izlerine ‘ölüm morluğu’ diyorlar – T24

Rojin Kabaiş’in Babası BBC Türkçe’ye Konuştu: “Devlet görevini yapmadı” – BBC Türkçe (16 Temmuz 2024)