Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) 2025 yılı faaliyetlerine ilişkin tablo kamuoyuna yansıdı. Buna göre RTÜK, ulusal kanallar, dijital platformlar ve radyolarda yayın ilkelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle 99 yaptırım kararı aldı. Bu kapsamda toplam 25 gün ekran karartma cezası verildi.
Yaptırımlar kapsamında Sözcü TV 10 gün, TELE1 ise 5 gün süreyle yayın yapamadı.
NOW TV, Halk TV, TELE1 ve Sözcü TV’de yayımlanan 7 program, yıl içinde 29 kez durduruldu.
Dijital platformlara müdahale
RTÜK’ün denetimleri dijital platformlara da yansıdı. Netflix, Prime Video, MUBI, HBO Max, Disney XD ve Spotify’da yer alan 10 içerik katalogdan çıkarıldı.
Haber kanalları ağırlıkta
RTÜK Üyesi Tuncay Keser, yaptırımların 61’inin ulusal televizyonlara uygulandığını, bu cezalara karşılık gelen idari para cezalarının 141,7 milyon TL’ye ulaştığını açıkladı. Keser’e göre en fazla yaptırım, “eleştiri sınırının aşılması” ve “masumiyet karinesinin ihlali” gerekçeleriyle haber ve yorum programlarına verildi; bu alanda 54 yaptırım uygulandı.
Bu 54 cezanın 45’i, eleştirel yayınlarıyla öne çıkan üç kanala yöneldi:
-
Sözcü TV: 16 yaptırım (15 para cezası, 13 program durdurma, 10 gün yayın durdurma)
-
TELE1: 15 yaptırım (15 para cezası, 5 program durdurma, 5 gün yayın durdurma)
-
Halk TV: 14 yaptırım (13 para cezası, 8 program durdurma, 10 gün yayın durdurma)
NOW TV’ye de haber ve yorum yayınları nedeniyle 5 ayrı ceza verildi.
“Adil ve tarafsız değil”
Keser, haber ve yorum programlarına yönelik 25 gün yayın durdurma, 29 program durdurma ve 67 milyon TL’yi aşan para cezalarının “halkın haber alma hakkına ağır darbe” olduğunu söyledi. RTÜK’ün tarafsız ve adil davranmadığını savunan Keser, Kartalkaya yangını ve Sinan Ateş suikastına ilişkin haberler nedeniyle bazı kanallara yaptırım uygulanırken, İBB soruşturmasına dair suçlayıcı yayınlarla ilgili şikâyetlerin işleme alınmadığını ifade etti.
Medyada yapısal dönüşüm vurgusu
Keser ayrıca EkoTürk, Flash Haber, Habertürk, Show TV, Bloomberg HT, HT Spor ve TELE1’in TMSF kontrolüne geçmesini hatırlatarak, bunun çok seslilik ve basın özgürlüğü açısından kaygı verici olduğunu söyledi.
“Çoğulculuk, basın ve ifade özgürlüğü zayıfladığında kaybeden demokrasi, kaybeden toplum olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.




