“1908, Yün eğiren Kürd kadın”…
Elinize şöyle bir kartpostal geçtiğini düşünün: 30 Kasım 1908 tarihinde İran’ın Enzeli şehrinden Danimarka’nın başkenti Kopenhag’a gönderilmiş.
Üzerinde, yöresel kıyafetleri içinde, elinde ince bir çubuk ve ucunda dönen bir yumak iplik bulunan bir Kürt kadını var. Fotoğrafın altında Fransızca bir not: “Femme Kurde filant et tricotant” yani “Yün eğiren ve örgü ören Kürt kadını.”
Peki bu kartpostal bize ne söylüyor? Bir kadının gündelik emeğini mi gösteriyor, yoksa binlerce yıllık bir kültürün devamlılığını mı? Aslında bu kare, sıradan bir anı yakalamakla kalmıyor; Mezopotamya’nın, Anadolu’nun ve Kürt coğrafyasının en eski el sanatlarından birini, teşi’yi gözler önüne seriyor.
Antik çağlardan bugüne uzanan bir iz
Bu hikâyeyi anlamak için zamanda çok daha geriye, MÖ 8. yüzyıla gitmek gerekiyor. Hitit kabartmalarında karşımıza çıkan sahnelerden birinde, sandalyede oturan bir kadın elinde ip eğirme aracı tutuyor. Yanında, ona bakan bir figür daha var. Kabartmada tasvir edilen bu ayrıntı, o dönem kadın emeğinin ve ip eğirme işinin toplumsal önemini gösteriyor.
Binlerce yıl öncesinden gelen bu betimle, 1908 kartpostalındaki Kürt kadını arasındaki benzerlik çarpıcıdır. İkisi de aynı aleti tutuyor: halk arasında kirmen, iğ, eğirmeç; Kürtçede teşi, Zazaca’da reşta, Arapçada “mighzal” diye anılan ip eğirme aracı. Bu süreklilik, teşi’nin sadece bir zanaat aracı değil, aynı zamanda bir kültürel hafıza taşıyıcısı olduğunu kanıtlıyor.
Teşi nedir, nasıl çalışır?
Teşi, oldukça basit ama dahiyane bir araçtır. Genellikle 30-40 santimetre uzunluğunda ince bir çubuk, alt kısmında ise “ağırşak” adı verilen delikli yuvarlak bir taş ya da kil parçası bulunur.
Çubuğun üst kısmına küçük bir kanca takılır. Yün, pamuk, keten ya da kenevir gibi lifler bu kancadan geçirilir, çubuk çevrilerek döndürülür. Yerçekiminin de yardımıyla lifler bükülerek iplik haline gelir.
Bu tekniğin en önemli özelliği, taşınabilir olmasıdır. Kadınlar tarlada, evde, yolculukta bile teşi’yi yanlarında taşıyabilir. Günlük hayatın her alanına eşlik eden bir araçtır.
Kadın emeğinin sembolü
Teşi, sadece bir üretim aracı değil, aynı zamanda bir kimlik sembolüdür. Hatti döneminde kadın cenazelerinde ölen kişinin eline bir teşi ve siyah yün bırakıldığı bilinir. Bu, ip eğirme işinin kadınla özdeşleştirildiğini ve yaşam-ölüm döngüsünde simgesel bir anlam taşıdığını gösterir.
Yüzyıllar boyunca kadınların elinden düşmeyen teşi, modernleşmeyle birlikte yerini fabrikalarda üretilen ipliklere bıraksa da, hâlâ Güneydoğu Anadolu’nun kimi köylerinde yaşlı kadınların ellerinde döner. Bu açıdan bakıldığında teşi, kadın emeğinin sürekliliğinin de canlı bir kanıtıdır.
Coğrafyanın mirası
Teşi, Mezopotamya’nın ve Anadolu’nun geniş bir coğrafyasında kullanıldı. Bugün Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu illerinde, İran Kürdistanı’nda, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yaşayan topluluklarda hâlâ bilinir. Özellikle Diyarbakır, Mardin, Van, Hakkâri, Siirt gibi illerde kırsalda ip eğirme geleneği uzun süre devam etmiştir. İran’da özellikle Kürt kadınları arasında yaygın olarak kullanıldığına dair 1980’lerden kalma fotoğraflar, sahadan belgeler mevcuttur.
Dillerdeki izleri
Bu aracın farklı adları, kültürlerin belleğini de yansıtır:
- Türkçe: Kirmen, iğ, eğirmeç, eğirmen.
- Kürtçe (Kurmancî): Teşî.
- Zazaca: Reşta (bazı ağızlarda “rês” veya “tenab” da denir).
- Arapça: Mighzal.
Etimolojik olarak “kirmen” kelimesi Türkçede “eğirmek” fiiliyle bağlantılıdır. “Teşi”nin kökü ise Kürtçede doğrudan “dönmek, çevirmek” anlamlarıyla ilişkilendirilir. Bu çeşitlilik, teşi’nin sadece bir alet değil, aynı zamanda dillerin ve kültürlerin ortak hafızası olduğunu gösterir.
Arkeolojiden bugüne: 10 bin yıllık yolculuk
Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan ağırşaklar ve iğ parçaları, ip eğirme teknolojisinin en az 10 bin yıllık olduğunu ortaya koyuyor. Bu buluntular, sadece ipliğin değil, dokumanın da insanlık tarihindeki önemini gözler önüne seriyor.
Tarım devrimiyle birlikte insanlar sadece yiyecek değil, aynı zamanda giyecek de üretmeye başladı. Teşi, bu devrimin sessiz kahramanlarından biridir. Bugün müzelerde sergilenen ağırşak parçaları, geçmişte milyonlarca insanın gündelik yaşamında ne kadar merkezi bir yere sahip olduğunu kanıtlıyor.
Kültürel devamlılık ve bugünkü anlamı
Bugün ip eğirme, büyük ölçüde endüstriyel makinelerin işi haline gelmiş durumda. Ancak teşi, hâlâ bazı köylerde kadınların ellerinde döner. Bu sadece bir nostalji değil; aynı zamanda kimlik, aidiyet ve geçmişle bağ kurma biçimidir.
Bir kartpostaldan evrensel bir hikâyeye
30 Kasım 1908’de Enzeli’den gönderilen o kartpostal, sadece bir kadın fotoğrafı değil. Bir aletin, bir geleneğin, bir kültürün sessiz tanığıdır. Hitit kabartmalarından günümüze, dağ köylerinden Avrupa’daki müze vitrinlerine uzanan bir yolculuğun işaretidir.
Teşi, yalnızca iplik bükmez. Aynı zamanda geçmişle bugünü birbirine bağlayan görünmez bir iptir. Kadınların ellerinde dönerken, tarihin de ipliğini örer.
Kaynaklar
- Ağrı İlinde Kullanılan Geleneksel Dokuma Araç Gereçleri ve Süsleme Özellikleri (2019, sempozyum bildirisi).
- Anadolu Yörük Yaşamında Dokuma Geleneği, Kalemişi Dergisi (2016).
- Tokat Müzesinde Bulunan İp/Yün Eğiren Kadın Tasvirli Seramik, TÜBA-KED.
- Hacettepe Üniversitesi, “Seramikte Ağırşaklar” Yüksek Lisans Tezi.
- Musa Anter, Ferhenga Kurdî-Tirkî; Michael Chyet, Kurdish-English Dictionary.
- Kartpostal: “Femme Kurde filant et tricotant”, 30/11/1908, Enzeli → Kopenhag.
- Fotoğraf: Muhammad Eslami, İran, 1989.
- Hitit kabartmaları (MÖ 8. yy), Anadolu Medeniyetleri Müzesi koleksiyonu.