Dünya

Ukrayna, Rus enerjisine savaş açtı: Baskı nereye varır?

Ukrayna, Rus petrol ve gaz altyapısına yönelik uzun menzilli saldırılarını genişletiyor. Batı desteği artarken Moskova’nın enerji gelirleri hızla daralıyor.

Abone Ol

Ukrayna, Rusya’ya karşı yürüttüğü enerji savaşında yeni bir aşamaya geçti. Ülkenin uzun menzilli insansız hava araçları bu hafta Hazar Denizi’ndeki büyük bir açık deniz petrol platformunu vurdu. Ukrayna Güvenlik Servisi’nden bir kaynak CNN’e, saldırının Ukrayna’nın Hazar’daki Rus petrol üretim altyapısını hedef aldığı ilk operasyon olduğunu söyleyerek, “Savaşa hizmet eden tüm Rus tesisleri meşru hedeftir” dedi. Lukoil’e ait Filanovsky platformu, Rusya’nın Hazar’daki en büyük petrol sahasını oluşturuyor. CNN, Lukoil ve Rusya Savunma Bakanlığı’na ulaşmaya çalıştı.

Ukrayna’nın Rus enerji tesislerine yönelik derin saldırı kampanyası 2024’ün başlarında hız kazanmıştı, ancak özellikle ağustostan bu yana Kiev, Rusya’nın savaş ekonomisini besleyen enerji gelirlerini kesmeye yönelik stratejisini ciddi biçimde genişletti. Bu kapsamda sadece rafineriler değil; ihracat terminalleri, boru hatları, tankerler ve artık açık deniz petrol üretim tesisleri de hedef alınmaya başladı.

Silahlı Çatışma Konum & Olay Veri Projesi (ACLED) ile CNN analizine göre kasım ayında saldırı sayısı rekor seviyeye ulaştı. Bu artış, savaşın kritik bir dönemine denk geliyor. ABD öncülüğündeki barış girişimlerinin sonuçsuz kalması, Rusya’nın cephede ilerlemesi ve küresel petrol arz fazlasının fiyat etkilerini sınırlaması, Ukrayna’nın Batılı müttefiklerinin bu saldırılara daha fazla destek vermesine yol açtı.

RBC Capital Markets’ın emtia stratejisi direktörü Helima Croft, Rusya’nın yüksek maaş ve teşviklerle asker devşirme kapasitesine işaret ederek, “Yazdan beri temel strateji, Rusya’nın bu kadar büyük enerji gelirine sahip olmasına izin vermemek” dedi. Croft’a göre hedef, “Rusya’nın enerji ATM’sini kapatmak”.

Saldırılar artıyor, hedefler büyüyor

ACLED’e göre Ukrayna, ağustos ile kasım arasında en az 77 Rus enerji tesisini vurdu; bu sayı yılın ilk yedi ayının neredeyse iki katı. Kasımda yalnızca rafinerilere 14 saldırı, ihracat terminallerine ise 4 saldırı kaydedildi.

Aynı tesislerin tekrar tekrar hedef alınması ise stratejinin temel unsurlarından biri. Örneğin Rosneft’in Saratov rafinerisi, ağustostan bu yana sekiz kez vuruldu; bunların dördü kasımda gerçekleşti. Kpler’den kıdemli rafineri analisti Nikhil Dubey, “Eskiden dönemsel zarar verme amaçlı olan saldırılar artık rafinerilerin tam kapasiteye dönebilmesini engelleyen sürekli bir baskıya dönüştü” değerlendirmesinde bulundu.

Dubey’in analizlerine göre, tekrarlanan saldırılar Rusya’nın üretim kapasitesini ciddi biçimde azaltıyor ve onarım süreçlerini yavaşlatıyor. Hedef alınan noktalar artık “görsel olarak tahrip edilen bölgelerin ötesine geçiyor, doğrudan nihai yakıtları üreten kritik bölümlere yöneliyor.”

Carnegie Russia Eurasia Center’den Sergey Vakulenko ise Moskova’nın kısa vadeli hasarı yönetebildiğini, fakat büyük yangınların metal yapılarda uzun vadeli deformasyonlar bırakacağını belirtiyor: “Bu kolonların kaç kez ısınıp soğumaya dayanabileceğini kimse bilmiyor.”

Ukrayna, saldırılarını artık Rusya’nın iç piyasasıyla sınırlamıyor. Ağustostan bu yana, Rusya’nın ihracat altyapısına yönelik saldırılar belirgin biçimde arttı. Novorossiysk, Tuapse ve Ust-Luga limanları defalarca hedef alındı. Avrupa Birliği ülkelerine petrol taşıyan Druzhba boru hattı ise ağustostan beri beş kez vuruldu ve bu durum Moskova ile iyi ilişkiler sürdüren Macaristan’ın protestosuna yol açtı.

Kasım sonunda, Kazak petrolünün %80’ini Karadeniz’e taşıyan Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu, dört gün içinde iki kez saldırıya uğradığını duyurdu. Saldırılardan biri terminalin üç tankere bağlanan yükleme noktalarından birini devre dışı bıraktı ve tesis iki gün kapalı kaldı. Kazakistan Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı “Kazakistan–Ukrayna ilişkilerine zarar veren bir eylem” olarak niteledi.

Vakulenko’ya göre riskler büyüyor: “Ukrayna muhtemelen korku yaratmak ve Karadeniz’e giren tankerler için maliyeti artırmak istiyor. Fakat bu politikanın Ukrayna’ya sempati kazandırmadığı durumlar da olabilir.”

Ukrayna ise geri adım atmıyor. Çarşamba günü, Rus petrolünü dünya piyasalarına taşıyan tanker zincirine yönelik üçüncü saldırı gerçekleştirildi. Ukrayna Güvenlik Servisi’nden bir kaynak, Novorossiysk’e giden yaptırımlı bir tankerin deniz dronlarıyla vurulduğunu açıkladı. Putin bu saldırıları “korsanlık” olarak tanımlarken, Türkiye hem Ukrayna hem Rusya büyükelçilerini çağırıp tepki gösterdi.

Enerji Endüstrisi Araştırma Merkezi Direktörü Oleksandr Kharchenko, “Rusya’nın para akışını kesmek dışında elimizde başka araç yok” diyerek Batı’nın yaptırım yetersizliğine işaret etti.

Batı desteği büyüyor

Ukrayna’nın saldırı kapasitesi iki dış etkenle güçlendi: Washington’ın tutum değişikliği ve küresel petrol fiyatlarının düşmesi. ABD Başkanı Trump, ağustosta “Bir işgalciyi kendi topraklarında vuramadan savaş kazanılamaz” diyerek tutumunu açıkladı. Ekimde CNN’e konuşan iki kaynak, Alaska’daki başarısız Trump–Putin zirvesinin ardından ABD’nin Ukrayna’ya enerji hedeflerine ilişkin daha fazla istihbarat sağladığını doğruladı.

Eski Litvanya Savunma Bakanı Dovilė Šakalienė de Avrupa’da yaz sonunda “Ukrayna’nın herhangi bir hedefi vurmasına karşı çıkma eğiliminin tamamen ortadan kalktığını” belirtti. Ukrayna’nın insansız sistemler programına yakın bir kaynak, ABD’nin aktif işbirliğini sürdürdüğünü, Avrupa ülkelerinin de bu süreçte desteğini artırdığını söyledi.

Croft, düşen petrol fiyatlarının ABD yönetiminin tutumunu belirlediğini ekledi: “Benzin fiyatlarına odaklanan bir yönetimin bu saldırılara yüksek petrol fiyatları varken destek vereceğini düşünemezdim.”

Rusya bu baskıya ne kadar dayanabilir?

Putin masada geri adım atmaya yanaşmazken, Rusya’nın savaş ekonomisinin bel kemiği olan enerji sektörü bir yıl öncesine göre daha kırılgan. Kpler verilerine göre Rus rafinerileri geçen yıla kıyasla %6 daha az petrol işliyor. Bu düşüş küçük görünse de Rusya’nın sınırlı benzin fazlası düşünüldüğünde önemli bir baskı yaratıyor. Eylül ve ekimde benzin istasyonları önünde uzun kuyruklar görüntülendi; hükümet, bazı bölgelerdeki sıkıntılar nedeniyle yıl sonuna kadar benzin ihracatını yasakladı. Kasımda Putin, şirketlerin Belarus rafinerilerinde petrol işleyip geri ithal etmeleri halinde teşvik almasını sağlayan bir yasayı onayladı.

Ukrayna’nın saldırıları aynı zamanda Trump yönetiminin ocak sonrası döneminde uyguladığı ilk yeni yaptırımlarla örtüştü. ABD, ekimde Rosneft ve Lukoil’e tam engelleyici yaptırımlar getirdi. Argus Media verileri, Rus Urals petrolünün savaş döneminin en düşük seviyelerine gerilediğini; Uluslararası Enerji Ajansı ise Rus petrol gelirlerinin iki yılın en düşük noktasına düştüğünü raporladı. Kasımda Rusya’nın petrol ve gaz gelirleri geçen yılın aynı ayına göre %34 azaldı.

Vakulenko, enerji saldırılarının “Putin’i barışa zorlamaya yönelik bir baskı aracının sadece bir parçası” olduğunu söylüyor: “Rusya’ya gerekli ekonomik hasarı vermek, Ukrayna’nın tek başına yaratabileceğinden daha fazlasını gerektirir. Gerekirse Rusya petrol ve gaz ihracatının yarısıyla bile ayakta durabilir.”

Croft ise asıl belirleyici unsurun zaman olduğunu düşünüyor: “İhracat altyapısına yönelik uzun soluklu saldırılar ve kalıcı yaptırımlar birleşirse, Rusya’yı masaya getirebilir. Fakat bunun uzun süre devam etmesi gerekecek.”