13 Kasım 1960 sabahı, Suriye’nin kuzeyindeki küçük bir kent olan Amûde’de, çocuklar ilk kez sinemaya gitmenin heyecanını yaşıyordu. Mısır yapımı Cerîmet Nîsf el-Leyl (Gece Yarısı Suçlaması) adlı film gösterilecekti. Resmî gerekçe, Cezayir’in bağımsızlık mücadelesine destekti. Ancak o gün, beyaz perde değil, karanlık bir duman göğe yükseldi.

“Herkes ağladı, kimse ölenleri sayamadı”
Suriye hükümetinin talimatıyla okullarda toplanan öğrenciler, öğretmenleri eşliğinde Amûde’nin Şehrazad Sineması’na götürüldü. Kapasitesi 120 kişi olan salona 500’e yakın çocuk yerleştirildi. Kapılar dışarıdan kilitlendi. Film başladığında sinema perdesinin ortasında bir ışık parladı, ardından yangın çıktı. Kısa sürede tüm salonu alevler sardı. 8 ila 14 yaş arasındaki 283 çocuk yanarak can verdi.
Tanıklar, askerlerin kapıyı açmadığını, öğretmenlerin çocukların yerlerinden kalkmasına izin vermediğini anlatıyor. Halk, sinemaya koştuğunda içeriden çığlıklar yükseliyordu. İçeri girmeye çalışan Mihemedê Seîd Axayê Deqorî, askerlerin engeline rağmen kapıyı kırıp onlarca çocuğu kurtardı. Sonra kendisi de alevler arasında can verdi.
Yangının nedeni hiçbir zaman açıklanmadı. Soruşturma açılmadı, sorumlular yargılanmadı. Yetkililer “kaza” dedi, “kader” dedi. Ancak içeride sadece Kürt çocuklarının olması, rejim yetkililerinin çocuklarının sinemaya gitmemesi, kapıların kilitli oluşu—her şeyi açık ediyordu.
Yangının Öncesinde: Karanlığın Başladığı Yıllar
Amûde Katliamı bir günün değil, yılların birikimiydi. Suriye 1946’da Fransa’dan bağımsızlığını kazandığında, ülkede peş peşe darbeler dönemi başladı. 1949’dan 1961’e kadar dört darbe yaşandı; her biri Kürtlerin kimliğini biraz daha silmek üzerine kuruldu.
Kürt köylerinin isimleri Arapçalaştırıldı, Kürtçe yasaklandı, Arap yerleşimciler kuzeydeki Kürt bölgelerine taşındı. Cezire’deki toprakların yüzde 60’ı birkaç toprak sahibinin elindeydi. Yoksulluk ve dışlanma büyüyordu. 1957’de kurulan Kürt Demokratik Partisi bile rejimin takibindeydi. O atmosferde, 1958’de Suriye ile Mısır birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurdu. Yeni rejim, Arap milliyetçiliğini devlet politikası haline getirdi.

Amûde’deki çocuklar o ideolojinin en savunmasız kurbanlarıydı. Sinemaya “Cezayir’e destek” bahanesiyle götürülmeleri, Kürtlerin Arap milliyetçiliği içindeki yerini göstermesi açısından da simgeseldi. Cezayir özgürlüğü için gösterilen film, Kürt çocuklarının özgürlüğünü ve hayatını aldı.
Alevlerin Ardından: Sessizlik, Yas ve Yasak
Yangından sonra Amûde, külleriyle baş başa bırakıldı. Suriye rejimi, olayı konuşmayı, anmayı yasakladı. Katliamı araştırmaya çalışanlar susturuldu. Sinemanın yerinde yıllar sonra bir park yapıldı: Baxçê Pakrewan, yani Kahramanlar Bahçesi. Parkın ortasında, Mihemedê Seîd Axayê Deqorî’nin heykeli var; kucağında alevlerden kurtardığı çocuklar.
Yan tarafta, yangından atlayan çocukların düştüğü su kuyusu hâlâ duruyor. Ama o kentte bir daha sinema yapılmadı.

Katliamdan sağ kurtulan Reşîdê Fatê, yıllar sonra Mezopotamya Ajansı’na verdiği röportajda şöyle dedi:
“Biletimi 20 kuruşa almıştım. İlk kez sinemaya gidiyordum. Film başladığında bir gürültü geldi, ardından ateş. Kapı kilitliydi. Balkondan atladım, ayaklarım yandı. Dışarı çıktığımda 283 ailenin yandığını gördüm.”
O gün kurtulan her çocuk, ölenlerin yerine yaşadı. Her yıl 13 Kasım’da parkın duvarında isimleri yazılı arkadaşlarının ruhuna çiçekler bırakıyorlar. 283 ismin yanında şu cümle yazılı: “Bir daha hiçbir çocuk yanmasın.”

Küller Arasında Hafıza
Amûde Sineması Katliamı, yalnızca bir trajedi değil, Suriye Kürtlerinin tarihindeki sistematik baskıların simgesi oldu. 1962’de çıkarılan “Arap Kemeri” yasasıyla 120 bin Kürt vatandaşlıktan çıkarıldı. Kimliksiz, yurtsuz bırakıldılar.
Katliamın planlı olup olmadığına dair onlarca soru soruldu, ama hiçbirine cevap verilmedi.
Ehmedê Namî’nin yazdığı Agirê Sînema Amûdê kitabında şu sorular hâlâ yankılanıyor:
-
Yangın uyarısına rağmen film neden devam etti?
-
Neden ilçe yöneticilerinin çocukları o gün sinemada değildi?
-
Neden askerler kapıyı kilitledi, neden açmadı?
65 yıl sonra hâlâ yanıt yok. Ama hafıza diri. Rojava halkı için Amûde yalnızca bir kent değil, yanmış bir çocukluğun adı. Bugün Amûde’nin gençleri her 13 Kasım’da parkta toplanıyor, film yerine sessizliği izliyorlar. Bir beyaz perdeye yansıtılmış fotoğrafların önünde, “unutmadık” diyorlar.





