‘Kent Uzlaşısı’ davası kapsamında tutuklandıktan sonra tahliye edilen CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 13 Aralık’ta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşmenin ayrıntılarını kamuoyuyla paylaştı. T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Özer, görüşmenin merkezinde barış süreci, yargı pratiği ve siyasal tansiyonun düşürülmesi başlıklarının yer aldığını söyledi.

Bir yılı aşkın süren tutukluluğunun ardından 11 Kasım’da Silivri Cezaevi’nden tahliye edilen Özer, Bahçeli’nin hem serbest kalması hem de görevine iade edilmesi yönündeki açıklamalarına teşekkür etmek ve barış sürecini değerlendirmek amacıyla randevu talep ettiğini belirtti. Görüşmenin bu çerçevede gerçekleştiğini ifade eden Özer, Meclis’te grubu bulunan tüm partilerle temas kurmaya açık olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Ahmet Özer: Gerekirse Öcalan'la görüşürüm; Sayın Bahçeli siyasetteki tansiyonun düşürülmesi gerektiğini düşünüyor

Özer’e göre Bahçeli, barış süreciyle ilgili temel başlıklarda kendisiyle büyük ölçüde aynı noktada duruyor. Süreci izleyen Meclis komisyonunun bugüne kadar 19 toplantı yaptığını, MHP ve DEM Parti raporlarının tamamlandığını belirten Bahçeli, CHP ve AK Parti raporlarının da sunulması halinde sürecin hızlanacağını söyledi. Bahçeli’nin arzusunun, mümkün olması hâlinde barış yasasının bütçe görüşmeleri arasında Meclis’ten geçmesi yönünde olduğu aktarıldı.

Özer, sürecin toplumsal güven kazanması için atılması gereken adımları da dile getirdiğini belirtti. Tutuksuz yargılama, kayyım uygulamalarının sona erdirilmesi, hasta tutukluların serbest bırakılması ve AİHM ile AYM kararlarının eksiksiz uygulanmasının barışa olan inancı güçlendireceğini ifade ettiğini söyleyen Özer, Bahçeli’nin kayyım rejiminin sonlandırılması konusunda da benzer düşündüğünü aktardı. Bahçeli’nin daha önce “İki Ahmet görevine dönmeli” açıklamasını hatırlatan Özer, bu sözlerin Ahmet Türk ve kendisini kapsadığını belirtti.

Görüşmede siyasal dilin yumuşatılması konusunun da ele alındığını aktaran Özer, Bahçeli’nin Türkiye’deki siyasi istikrarın hem iç barış hem de dış ilişkiler açısından kritik olduğunun altını çizdiğini söyledi. Özer, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in selamını iletmesi üzerine Bahçeli’nin, geçmişte “Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra genel başkan kim olmalı?” sorusuna Özel’in adını verdiğini anlattığını aktardı.

Özer, Bahçeli’nin Ekrem İmamoğlu ailesini yakından tanıdığını, aileden bazı isimlerin kendi siyasi çevresinde yer aldığını ve İmamoğlu’nun bir yakınının geçmişte asistanlığını yaptığını da dile getirdiğini söyledi. İmamoğlu davalarındaki hukuki sorunları gündeme getirdiğini belirten Özer, yargılamaların gizli tanıklar ve itirafçılar üzerinden yürütülmesini Bahçeli’nin de doğru bulmadığını ifade ettiğini aktardı.

Görüşmenin en dikkat çekici başlıklarından biri ise silahların imhasına ilişkin yaklaşım oldu. Özer’in aktardığına göre Bahçeli, silahların gömülmesi ya da teslim edilmesi yerine yakılarak imha edilmesinin daha anlamlı olduğunu savundu. Bahçeli, silahların gömülmesinin yeniden çıkarılma ihtimali taşıdığını, teslim edilmesinin ise “diz çöktürme” algısı yaratabileceğini belirterek bunun yeni fraksiyonlara ve baskılara yol açabileceğini ifade etti. Silahların yakılmasının ise bir daha kullanılmayacaklarının en net göstergesi olduğunu vurguladı.

Özer, Bahçeli’nin Abdullah Öcalan için kullandığı “kurucu önder” ifadesini de bu bağlamda açıkladığını söyledi. Bahçeli’nin, sürecin uzatılmasının riskli olduğunu belirterek “İki nokta arasındaki en kısa yol doğrudur. Muhataplardan biri Öcalan, biri devlettir. Bunu yok sayarak bir yere varılamaz” dediğini aktardı. Özer, Bahçeli’nin kendi barış süreciyle ilgili akademik çalışmalarını okuduğunu ve bazı makalelerinin masasında bulunduğunu da dile getirdi.

“Bizim Biraz Acelemiz Var”: Kışanak’tan Barış Çağrısı
“Bizim Biraz Acelemiz Var”: Kışanak’tan Barış Çağrısı
İçeriği Görüntüle

Görüşmede Selahattin Demirtaş’ın durumunun da gündeme geldiğini belirten Özer, Bahçeli’nin Demirtaş’ın bir an önce özgürlüğüne kavuşmasından yana olduğunu açıkça ifade ettiğini söyledi. Barışın sağlanması için diyalog ve müzakerenin şart olduğunu vurgulayan Özer, gerekirse Abdullah Öcalan ile de görüşebileceğini belirtti.

Barış sürecinin takvimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özer, hukuki düzenlemelerin gecikmesinin süreci enfekte edebileceği uyarısında bulundu. Silah bırakmanın ardından hukuki zeminin hızla oluşturulması, geri dönüşlerin ve toplumsal entegrasyonun planlanması gerektiğini ifade eden Özer, “Önce teslim olun, sonra hukuki düzenleme yaparız” yaklaşımının dünyadaki çatışma çözümü örnekleriyle bağdaşmadığını söyledi.

Özer’e göre kalıcı barışın en kritik unsurlarından biri de hakikatle yüzleşme. Türklerin onurunun incitilmediği, Kürtlerin onurlu yaşam talebinin karşılık bulduğu bir kardeşlik hukukunun inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Özer, geçmişteki barış girişimlerinin en büyük eksikliğinin toplumsallaştırılamamış olması olduğunu dile getirdi.

Sürecin her şeye rağmen geri dönülmez bir noktaya geldiğini savunan Özer, Bahçeli’nin paradigmayı değiştirdiğini, Öcalan’ın ise en sonda atılması beklenen adımı en başta atarak örgüte fesih çağrısı yaptığını söyledi. Özer’e göre bu yönüyle mevcut süreç kendine özgü ve başarılı bir model olma potansiyeli taşıyor.

Toplumsallaşmanın önündeki en büyük engelin siyasi dil olduğunu belirten Özer, barışın ancak dilin değişmesiyle mümkün olacağını ifade etti. Tutuksuz yargılama, kayyım uygulamalarının sona erdirilmesi ve yüksek yargı kararlarının uygulanmasının acil ve somut adımlar olduğunu vurgulayan Özer, “Bir yandan barış söylemi üretip diğer yandan ülkenin birinci partisini kriminalize ederek bu süreç yürütülemez” dedi.

CHP ile DEM Parti arasında yaşanan gerilimlere de değinen Özer, bu tür çıkışların geçici olduğunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için her iki partinin de birbirine ihtiyaç duyduğunu söyledi. Barışın herhangi bir siyasi makamdan daha değerli olduğunu vurgulayan Özer, siyasetin nezaketle ve toplumu gözeterek yapılması gerektiğini ifade etti.