Almanya Federal Eğitim Bakanı Karin Prien’in okullarda göçmen kökenli öğrenci oranına üst sınır getirilmesini önerdiği açıklaması kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. “Yüzde 30 ya da 40’lık bir göçmen öğrenci sınırı değerlendirilebilir” diyen Prien’in sözleri, hem destek hem de sert eleştirilerle karşılandı.
DW’ye konuşan eğitimciler ve uzmanlar, bu önerinin sahada uygulanabilir olmadığını savunurken, öğrenciler önerinin ayrımcılığa ve damgalanmaya yol açabileceğini vurguluyor.
“Bu öneri gerçeklikle bağdaşmıyor”
Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde göçmen oranı yüzde 80’i aşan bir ilkokulun müdürü olan Sabine Schwarz, önerinin mevcut demografik koşullar ve şehir yapısıyla bağdaşmadığını belirtiyor. Schwarz’a göre, önerinin hayata geçmesi için tüm ailelerin göçmen oranı düşük semtlere taşınması gerekir ki bu da pratikte mümkün değil.
“Okulumuzda neredeyse hiç Almanca anadili olan öğrenci yok. Bu, konut politikasıyla doğrudan ilgili. Eğitim sistemindeki adaletsizlik, çocukların geldiği sosyal çevreyle başlıyor,” diyen Schwarz, göçmen öğrencilerin tek tipleştirilmesinden duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.
Uzmanlardan uyarı: “Ayrımcılık riski var”
Öneriye temkinli destek veren Eğitim Bilimci Klaus Hurrelmann ise, “etnik olarak çeşitlendirilmiş sınıfların” öğrenme ortamını iyileştirebileceğini söylese de, etnik temelli sınıflandırmanın ayrımcılığa yol açabileceğini vurguladı:
“Dil desteğine ihtiyaç duyan öğrencilerin yoğunlaştığı okullara daha fazla kaynak sağlanmalı. Kota fikri faydadan çok zarar getirebilir.”
Benzer şekilde Alman Öğretmenler Derneği Başkanı Stefan Düll de, çözümün kota değil, göçmen yoğunluğu olan okullara daha fazla personel ve destek sağlanması olduğunu ifade etti. Düll ayrıca, hükümetin “Startchancen” (Başlangıç Fırsatları) adlı 20 milyar avroluk destek programını bu açıdan olumlu bulduğunu belirtti.
Öğrencilerden sert tepki: “Damgalanmak istemiyoruz”
Almanya Öğrenci Konseyi (Bundesschülerkonferenz) ise Prien’in önerisini açıkça ayrımcı buldu. Kuruldan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Bu tür kotalar, kapsayıcı bir eğitim sistemini baltalar. Tüm öğrenciler eşit derecede hoş karşılanmalı, kökenleri eğitim hakkı üzerinde belirleyici olmamalı.”
Öğrenciler, Prien’in diğer önerisi olan dört yaşındaki çocuklara Almanca yeterlilik testi yapılmasını ise desteklediklerini açıkladı. Testlerin yaygın ve zorunlu hale getirilmesini, erken müdahale açısından önemli bulduklarını ifade ettiler.
Eğitimin temeli anaokulunda atılıyor
Eğitimciler, öğrenme eşitsizliklerinin okuldan önce başladığını savunuyor. Anaokullarında yaşanan ciddi personel eksikliğinin, öğrencilerin okula hazır hale gelmesini engellediği belirtiliyor. Sabine Schwarz’a göre, “Anaokulu eğitimi, ilkokuldaki akademik başarının anahtarı.”