Fatih Altaylı’nın yıllar önce gerçekleştirdiği ancak uzun süre kamuoyundan uzak tutulan Abdullah Öcalan röportajının dördüncü bölümü bugün yayımlandı. 1997’de Lübnan’ın Bar Elias bölgesinde yapıldığı bilinen ve yıllarca yasaklı kaldığı iddia edilen bu görüşme, hem dönemin siyasal atmosferini hem de bugüne uzanan tartışmaları anlamak açısından önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Bu bölümde Öcalan, devletin “kutsal” bir yapı olarak görülmesinin demokratikleşmeyi engellediğini öne sürerken; farklı kimliklerin, kültürlerin ve toplumsal grupların özgürce ifade edilmesinin “bölünme değil devletin yeniden düzenlenmesi” olduğunu savunuyor. Çatışmaların yoğun yaşandığı 90’ların ortamında bu yaklaşımın kamuoyunda pek duyulmamış bir perspektifi temsil ettiği görülüyor.

Devlet–toplum ilişkisi ve demokratikleşme

Yayımlanan kısımda Öcalan, devletin dönüşüm ihtiyacını merkeze alarak devleti “tabu olmaktan çıkarma” gerekliliğini vurguluyor. Ona göre kimliklerin, kültürlerin ve cinsiyetlerin kendilerini ifade etmesi bir zayıflama değil, devletin yapısal olarak yeniden düzenlenmesi anlamına geliyor. Bu yorumlar hem 90’lardaki güvenlikçi yaklaşımın hem de güncel demokratikleşme ve reform tartışmalarının kesiştiği noktaları hatırlatıyor.

90’larda diyalog arayışları

Röportajda o yıllarda yürütülen barış girişimlerine, temaslara ve güven sorunlarına dair ayrıntılı değerlendirmeler yer alıyor. Uluslararası ilişkilerin etkisi, örgüt içi tartışmalar ve devletle zaman zaman kurulan temaslar söyleşinin satır aralarında geniş bir yer buluyor. Bugün tekrar gündeme getirilen bu bölüm, 90’ların karmaşık siyasal yapısını anlamak isteyenler için tarihsel bir belge niteliği taşıyor.

Güncel tartışmalara yansımalar

Öcalan’ın ifadelerinde yalnızca 1997’nin konjonktürü değil, bugün Türkiye’de yeniden tartışılan demokratikleşme, sivilleşme ve barış politikası başlıklarının temelleri de görülüyor. Devlet–toplum ilişkisine yönelik değerlendirmeler, hem geçmiş dönüşümlere hem de gerçekleşmeyen reformlara ışık tutuyor.

Aşağıda Altaylı’nın yönelttiği sorular ve Öcalan’ın verdiği yanıtlarla birlikte yayımlanan dördüncü bölümün tam metni bulunmaktadır.

Barış için 1 milyon imza kampanyası

Altaylı: Eşber Yağmurdereli’nin “Barış için 1 Milyon İmza” kampanyasından haberiniz var mı?
Öcalan: Evet, haberdarım. Bu kampanyayı biliyorum.

Koşulsuz ateşkes ve barış temsilcileri

Altaylı: Böyle bir metin size getirilse, barış için imza atar mısınız?
Öcalan: Elbette. Koşulsuz ateşkese varız. Sağdan, İslamcılardan ya da başka çevrelerden gelsin, tüm barış temsilcilerini saygıyla karşılarım. Bu yürüttüğüm en zor, en trajik ve tehlikeli savaş. Dünya tarihinde de ender görülen bir savaş niteliği taşıyor.

Türkiye’yi düşman olarak görme meselesi

Altaylı: Türkiye’yi düşman göremediğiniz söyleniyor, doğru mu?
Öcalan: Evet. Türkiye’yi düşman olarak görmek zor geliyor. PKK içinde de düşman yaratma gibi bir anlayış yok.

Güçlükonak tartışması

Altaylı: Güçlükonak olayı sizce PKK’nin işi miydi?
Öcalan: Hayır. Kesinlikle PKK’nin yaptığı bir olay değildi.

PKK’ya katılım ve örgüt yapısı

Altaylı: PKK artık insan bulmakta zorlanıyor mu?
Öcalan: Kesinlikle hayır. Irak Kürdistanı, Avrupa ve büyük şehirlerden yoğun katılım var. Asker alma bizim için sorun değil.

Barzani, Talabani ve Kuzey Irak

Altaylı: Barzani ile mektuplaşmanız gündemde. Size biat mı ediyor?
Öcalan: Sanmam. 1996’dan sonra Güney ve Kuzey Kürdistan ilişkilerinde yeni bir düzey oluştu. Çatışmaların ardından bizim genel politik çizgimizin kabul edildiği bir süreç gelişti. Barzani’nin yürüttüğü çizgi bugün bizim çizgimizle uyumludur.

"Güven sağlamak artık Kürtlerin değil devletin görevi"
"Güven sağlamak artık Kürtlerin değil devletin görevi"
İçeriği Görüntüle

Kuzey Irak’ta etkinlik

Altaylı: Kuzey Irak’a yerleşme planınız mı var?
Öcalan: Zaten oradayız. Kürtlerin birlikteliğini zedelemeyecek bir yapı oluşana kadar etkinliğimiz sürecek.

İran ile ilişkiler

Altaylı: İran’daki PKK kamplarıyla ilgili ne diyorsunuz?
Öcalan: İran bize özel bir düşmanlık içinde değil. İhtiyaç kadar orada bulunuyoruz. İran, bizi tamamen dışlamak istemiyor ama fazla görünür olmamızı da istemiyor.

Rusya ile süren temaslar

Altaylı: Rusya’daki yerleşimler devam edecek mi?
Öcalan: Evet. Rusya daha üst düzey bir ilişki arzusunda olduğunu söylüyor.

Altaylı: Suriye Kürt Parlamentosu ile ilişkiniz nedir?
Öcalan: Bağımız var. Bu parlamento, Kürtlere özgü federe bir meclis modelinin ilk adımıdır.

Altaylı: “Türkiye’nin üniter yapısına karşı değilim” diyorsunuz ama federal örneklerden söz ediyorsunuz…
Öcalan: Almanya da üniter devlettir ama federe meclisleri vardır. Belçika, İspanya gibi farklı modeller de mevcut. Devlet demokratikleştirilmeli.

Türk ordusu ve siyaset

Öcalan, Türk ordusundaki disiplini PKK’lilere örnek gösterdiğini anlatıyor. Darbe değil fakat bazı askerlerin çözüm için sorumluluk üstlenmesinin Türkiye için olumlu olacağını öne sürüyor.

Altaylı: Arkanızdaki bayraklarda sarı-kırmızı renkler var. Galatasaray yüzünden mi?
Öcalan: (Gülerek) Kürtler renkleri sever. Türk bayrağına saygısızlık edilmesine karşıyım.

Galatasaray ve futbol

Öcalan, Metin Oktay hayranlığından söz ediyor; Galatasaray’ın geçmiş hatalarını ve Fatih Terim’in toparlayıcı etkisini değerlendiriyor.

Kadınların örgüt içindeki konumuna dair geniş değerlendirmeler yapan Öcalan, kadınların cesaretini ve kültürel gelişimi önemsediğini belirtiyor. “Harem” iddialarını reddediyor ve kadın çalışmalarını örgütsel bir dönüşüm süreci olarak tanımlıyor.

Örgüt içinde aşk ve evlilik

Altaylı: Örgüt içinde evlilik oluyor mu?
Öcalan: Ben buna “aşk teorisi” diyorum. Teorisi doğru anlaşılırsa uygulaması görkemli olur.

Altaylı: Teşekkür ederim.
Öcalan: Ben de teşekkür ederim.

Kaynak: Haber Merkezi