Kültür - Sanat

Dengbêj ve Zarbêj Kadınların Direniş Mirası

Ortadoğu’nun kadın dengbêj ve zarbêjleri, yasaklı dillere, toplumsal baskılara ve sürgünlere rağmen kültürel hafızayı melodilerle aktardı. Tarihleri, acıları ve direnişleri her nota ve her klamda yaşamaya devam ediyor.

Abone Ol

Tarih ve Kültürün Sesi: Dengbêj ve Zarbêj Nedir?

Dengbêjler, hikâyeyi, tarihi ve toplumsal acıları melodilerle anlatan söz ustalarıdır. Her bir klam, kuşaktan kuşağa taşınan bir hafızadır. Zarbêjler ise ritmi ve ezgiyi kurarak bu hafızayı müzikle somutlaştıran toplumsal mimarlardır.

Kadınlar, yasaklı dillere ve toplumsal engellere rağmen bu geleneği sürdürerek sadece müzik icra etmediler; aynı zamanda direnişin, hafızanın ve özgürlüğün sesi oldular. Êzîdî, Yarsanî, Müslüman, Hristiyan ve Musevi kimlikleriyle, Ortadoğu’nun farklı coğrafyalarında kültürel belleğin canlı bekçileri oldular.

Ayşe Şan: Kürt Müziğinin Efsanevi Sesi

1938’de Diyarbakır’ın Dargule köyünde doğan Ayşe Şan, baba evinde kurulan dengbêj divanlarıyla tanıştı. Küçük yaşta müziğe başlayan Şan, çocukken rüyalarında kendisini dengbêj divanında görürdü; oysa kadınların divana çıkması yasaktı. “Bir gün söyleyeceğim” diyerek hayalini canlı tuttu.

Musul’da evlendiği Mehmet Bedirxan, “Ya ben, ya stranların” dediğinde sanatını seçti ve 20 yaşında eşinden ayrıldı. Yalnız kaldı, ancak şarkılarından vazgeçmedi. Diyarbakır, Antep ve İstanbul’da sanatını sürdürerek hem Kürtçe hem Türkçe eserler verdi. 18 Aralık 1996’da İzmir’de kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi.

Ayşe Şan’ın eserleri, yalnızca müzik değil, aynı zamanda bir toplumsal direniş ve kültürel hafıza manifestosu olarak değerlendiriliyor. “Ez Xezalım” ve “Dayikê” gibi parçaları bugün bile yeni nesillere ilham veriyor.

Meryem Xan: Kalabalıklar İçinde Yalnız Bir Ses

Şırnak’ın Dargule Köyü’nde 1904’te doğan Meryem Xan, çocukluğunda rüyalarında hep bir dengbêj divanında şarkı söylerdi. Kadınların divana çıkmasının yasak olduğu bir coğrafyada, “Bir gün söyleyeceğim” diyerek azmini korudu.

Musul’da tanıştığı Mehmet Bedirxan ile evlendi, fakat eşi onun sahneye çıkmasına izin vermedi. Sanatını seçen Meryem, 20 yaşında eşinden ayrıldı ve kalan ömrünü müziğe adadı. Stranlarıyla hem sürgünü hem de toplumsal acıları dile getirdi. 1949’da hayata veda etti.

Meryem Xan, kadın sesinin yasaklara ve toplumsal baskılara rağmen nasıl özgürleşebileceğini gösteren öncü bir figürdür.

Susika Simo: Sovyetler’de Kürt Müziğinin Öncüsü

1925’te Ezidî bir ailede doğan Simo, 21 yaşında devlet nezdinde Kürtçe şarkılar söylemeye başladı. 1946’da Ermenistan’da sahneye çıkarak “Miho” ile tanındı ve Erivan Radyosu’nda programlar yapmaya başladı.

Susika Simo, Ermeni biriyle evlendi; bu evlilik nedeniyle Sovyet Kürtleri arasında hoş karşılanmadı. Ancak toplumsal engellere rağmen müziğinden vazgeçmedi. Egîdê Cimo ve eşi Kulya Neftalyan ile birlikte sahnelerde Kürt müziğinin ritim ve ezgisini yaşattı. 1977’de Erivan’da hayatını kaybetti.

Simo’nun çalışmaları, diaspora Kürt müziğinin yayılmasında ve kadınların sahneye çıkma hakkının savunulmasında önemli bir dönüm noktası oldu.

Zilan Tigris: Genç Yaşta Kaybedilen Bir Yıldız

1972’de Diyarbakır’da doğan Zilan Tigris, Dicle Üniversitesi Müzik Bölümü’nü bitirdi. Yıllarca müzik öğretmenliği yaptı, ilk çocuk ve kadın korolarını kurdu ve şeflik yaptı. Üç albüm çıkardı; Kürtçe, Ermenice ve Türkçe şarkılarla halkların kardeşliğini savundu.

Yeni albümünün hazırlıklarını yaptığı sırada, 6 Şubat 2023’te Diyarbakır’da yaşanan depremde eşi Çağdaş Çankaya ile birlikte hayatını kaybetti. Zilan, genç yaşına rağmen hem eğitmen hem de sanatçı olarak mirasını bırakan bir figür olarak anılıyor.

Kadınların Direnişi ve Kültürel Miras

Dengbêj ve zarbêj kadınlar, sadece müzik icra etmediler; aynı zamanda yasaklı dillerin, sürgünlerin ve toplumsal baskıların ortasında hafızayı koruyan ve direnişi seslendiren öncüler oldular. Bu kadınlar, her klam ve her ezgiyle hem kendi kimliklerini hem de halklarının tarihini aktardılar.

Mezopotamya’dan Ermenistan’a, Diyarbakır’dan İstanbul’a yayılan bu sesler, bugün yeni nesillere ulaşarak kültürel hafızayı diri tutuyor. Kadın dengbêj ve zarbêjler, tarih, acı ve direnişi melodilerle anlatan bir kültürel direnişin temsilcileri olarak hafızalarda yaşamaya devam ediyor.