Kürt siyasal hareketinin bir yılı tamamlayan çözüm sürecinde sıkça dile getirilen “yasal düzenlemeler” henüz hayata geçirilmedi. Ne zaman ve nasıl yapılacağı da belirsizliğini korurken, Diyarbakır Barosu sürece müdahil olarak bir “geçiş dönemi hukuki komisyonu” kurdu. Baro Başkanı Abdülkadir Güleç, komisyonun amacını ve çalışmalarını anlattı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te Meclis kürsüsünden Abdullah Öcalan’a seslenmesi ve ardından “umut hakkı” tartışmasının gündeme gelmesiyle başlayan yeni barış süreci bir yılı geride bıraktı. Bu süreçte karşılıklı olumlu açıklamalar, İmralı ziyaretleri, PKK’nin fesih duyurusu, silahları yakması ve TBMM’de kurulan komisyonun çalışmaları dikkat çekti. Ancak Kürt siyasal hareketinin en temel taleplerinden biri olan “yasal düzenlemeler” hâlâ belirsiz.

Diyarbakır Barosu, bu boşluğu doldurmak amacıyla bir “hukuki öneriler komisyonu” oluşturdu. Güleç, “Geçiş döneminin hukuksal zeminini oluşturmak istiyoruz. Hazırladığımız taslak bir öneri olacak, TBMM Komisyonu’na sunulacak. Kabul edilip edilmeyeceğini bilmiyoruz ama katkı sunmak istiyoruz” dedi.

Diyarbakır’da sürece inanç azalıyor
Diyarbakır’da sürece inanç azalıyor
İçeriği Görüntüle

“Kürt sorunundan etkilenen herkes için”

Baro’nun hazırladığı taslak, yalnızca PKK üyelerine değil, Kürt sorunundan etkilenen herkese yönelik olacak. Güleç, “Bizim düşündüğümüz şey bir af değil. Dünya deneyimlerinde de çatışma sonrasında geçiş dönemi yasaları çıkarılıyor. Eline silah almış ya da almamış fark etmez; kimsenin ceza almadığı, hakkında açılan davaların düşmesini sağlayan düzenlemeler hedefliyoruz” diye konuştu.

Güleç, taslaklarının yalnızca Kürt siyasal hareketine değil, Kürt sorunundan kaynaklanan hak ihlallerine de yanıt olacağını belirtti:

“İşkenceler, köy boşaltmalar, faili meçhul cinayetler yaşandı. Bu ihlallerin tespiti, hakikatin ortaya çıkması, özür mekanizmalarının devreye girmesi ve mağduriyetlerin onarılması gerekiyor. Onarıcı adalet anlayışını esas alıyoruz.”

Baro Başkanı, Aralık ayında TBMM’ye geçiş dönemi yasa taslağını sunacaklarını, orta vadede ise 8-9 başlık altında 2027’ye kadar kapsamlı bir çalışmanın tamamlanacağını söyledi. Güleç’e göre bu, “anayasa değil ama yeni bir toplumsal sözleşme” olacak.

“Kapsayıcı vatandaşlık tanımı gerekiyor”

Diyarbakır Barosu’nun önerilerinden biri de anayasanın 66. maddesiyle ilgili. Güleç, mevcut vatandaşlık tanımının Türkiye’nin etnik, dinsel, kültürel çeşitliliğini yansıtmadığını belirtti:

“Yeni düzenleme, herkesin kendini eşit yurttaş olarak görebileceği kapsayıcı bir tanım getirmeli. Anadilde eğitim ve kültürel haklar konusunda da demokratikleşmeye katkı sunacak önerilerimiz olacak.”

Dünya örnekleri

Baro’nun çalışmasında, Kolombiya ve İrlanda gibi ülkelerdeki geçiş dönemi deneyimleri de incelendi. Güleç, “Kolombiya’da FARC mensupları bir yıl hapis yattıktan sonra serbest kaldı, İrlanda’da bu süre bile olmadı. Türkiye’de PKK’nin 8-10 ay gibi kısa bir sürede silah bırakma noktasına gelmesi önemli. Devletin de bu iradeye uygun hukuki düzenlemeler yapması gerekir” dedi.

Güleç’e göre cezalandırıcı yaklaşımlar, süreci zora sokabilir:

“Cezasız bir geçiş dönemi düzenlemesi, sürecin sağlıklı ilerlemesi açısından hayati. Bu, örgüt mensuplarının toplumsal yaşama ve siyasete katılımını kolaylaştırır.”

“Umut hakkı için düzenleme şart”

Güleç, umut hakkı konusunun da taslakta yer alacağını belirtti. AİHM’in ihlal kararlarına rağmen Türkiye’de gerekli düzenlemenin yapılmadığını hatırlatarak, “Bir insanın hayatının sonuna kadar cezaevinde tutulması temel insan hakkı ihlalidir. AİHM’in Vinter–Birleşik Krallık kararında azami süre 25 yıl olarak belirlenmiştir. Öcalan 26 yıldır cezaevinde ve yasal bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu konuda ceza infaz kanununda değişiklik öneriyoruz” dedi.

Güleç, son olarak şunları söyledi:

“Mahkemeler, umut hakkı kapsamında tahliye şartlarını değerlendirip karar verebilmeli. Bizim önerimiz, insan haklarını ve barış sürecinin geleceğini güçlendiren bir hukuki çerçeve oluşturmak.”

Kaynak: Agos