Diyarbakır’da uzun yıllar Milli Eğitimde görev yapmış emekli şube müdürü Mehmet Kırık, halk arasında bilinen adıyla Qiriq Miheme, yalnızca kişisel hikâyesiyle değil, kentteki toplumsal dönüşümlere temas eden yaşamıyla da hatırlanan bir figürdü. Onun hikâyesi, sıradan bir memuriyetten, kent kültüründe sembolik bir karaktere dönüşen bir yaşam çizgisini içeriyordu. Ölümü ise bu uzun hikâyenin sadece bir kırılma anıydı; esas olarak dikkat çeken, şehirle kurduğu karmaşık ve çoğu zaman politik bir ilişkiydi.

Diyarbakırlı 'Qirix Miheme' ölü bulundu - "Kendine Demokrat" Olmayan  Haberler

Çocukluk ve memuriyet yılları: Düzenli bir hayatın çerçevesi

1963’te Diyarbakır’da doğan Mehmet Kırık, kentin merkezindeki Bağlar Fatih İlkokulu, Atatürk Ortaokulu ve Diyarbakır Lisesi’nden sonra üniversitede işletme eğitimi aldı. 1983’te Lice Yatılı Bölge Okulu’nda öğretmenlik yapmaya başladı. Ardından uzun yıllar Milli Eğitim Müdürlüğü Atama Şubesinde görev aldı. Yakın çevresi onu disiplinli, kurallara bağlı ama aynı zamanda güçlü analiz yeteneğine sahip bir eğitimci olarak tarif ediyordu. Sicili temizdi; mesleğini tamamlayıp emekliliğe ayrıldı.

Bu yıllar, Kırık’ın hayatının en düzenli dönemi olarak anlatılıyor. Ne var ki bu düzen, onun sonraki yıllarını açıklamak için yeterli bir çerçeve sunmuyor; çünkü hayatındaki kırılma, emeklilikten sonra başlayacaktı.

Kırılma noktası: Sokaklara yöneliş

Mehmet Kırık’ın emeklilikten sonra evini bırakıp sokakta yaşamaya başlaması ailesi için de çevresi için de açıklaması zor bir karardı. Yıllar içinde zihinsel durumunda dalgalanmalar yaşadığı, kimi dönemlerde yoğunlaşan bir kırılganlık ve içe kapanma görüldüğü biliniyordu. Ailesi defalarca tedavi süreçlerine yönlendirmeye çalıştı; bazı girişimler başladı, bazıları yarım kaldı. Ancak Kırık çoğu zaman bu müdahaleleri reddetti.

Diyarbakır"ın meşhur Kırık Meheme"si - Öz Diyarbakır Gazetesi | Son Dakika  Diyarbakır Haberleri

Kardeşi Salih Kırık’ın aktardığına göre doktorlarından biri onun zihinsel işleyişini “zeka tasması” olarak tarif etmişti: hızlı düşünme, keskin analiz ve sert bir ifade biçimi… Bu özellikler bir yandan onu güçlü kılıyor, bir yandan da toplumsal akışın dışına düşmesine neden oluyordu.

Bu süreç, Diyarbakır’ın kamusal alanında sık rastlanan ama çoğu kez konuşulmayan bir gerçeğe işaret ediyordu: ekonomik, politik ve psikolojik yüklerin aynı anda ağırlaştığı dönemlerde, toplumsal yapının dışına kaymak kimse için uzak bir ihtimal değildi. Qiriq Miheme’nin hikâyesi bu yönüyle romantik değil; aksine bu coğrafyanın sert gerçeklikleriyle iç içe bir örnekti.

Ofis çevresinde tanınan bir yüz: Ne tam deli ne tam filozof

Kırık’ın adı zamanla Ofis bölgesiyle özdeşleşti. Bir köşede yağmur altında otururken, bir kafede sabahlarken, çimlerde gençlerle sohbet ederken görmek mümkündü. Onu dinleyenlerin çoğu, sözlerinde hem serbestlik hem rahatsız edici bir açıklık olduğunu söylerdi. Çünkü Kırık, çoğu insanın düşünse bile dile getirmeye çekindiği şeyleri söylemekten geri durmazdı.

Bu yanıyla “sokak filozofu” benzetmesi bazen kullanılsa da bu ifade çoğu zaman gerçeği basitleştiriyor. Kırık’ın sözleri, romantik bir bilgelikten değil; sosyal hayatın dışına itilen bir insanın filtrelenmemiş gözleminden, bazen öfkesinden, bazen ironiyle karışık politik bir sezgiden besleniyordu.

Qiriq Miheme efsanesi

1 Mayıs mitinginden dönüşte etrafında toplananlara sorduğu “Bu memlekette akıllı adam var mı?” sorusu yıllar içinde ona atfedilen cümlenin özüne dönüştü.

Kent belleği ve “qirix” geleneği

Diyarbakır’ın geçmişinde, modern kent anlatılarında pek yer almayan ama halk hafızasında güçlü biçimde yaşayan bir figür tipi vardır: “qirixlar”. Yani toplumun kıyısında duran ama gündelik hayatın tam ortasında görünen, şehrin gerilimini, siyasetini, çelişkilerini yansıtan karakterler. Bu insanlar kimi zaman alaycı, kimi zaman sert, kimi zaman da düşündürücü bir rol üstlenirler.

Qiriq Miheme de bu geleneğin 2000’ler sonrası temsilcilerinden biri hâline geldi. İnsanlar onu sahiplendi, zaman zaman uzaklaştı, kimi zaman güldü, kimi zaman rahatsız oldu. Ama tüm bu karmaşanın içinde onun kente ait bir figür olduğu konusunda herkes hemfikirdi.

Ölümü ve açtığı tartışmalar

Mehmet Kırık bir sabah bir kafenin bahçesinde hareketsiz bulundu. Sağlık ekipleri ölüm sebebinin kalp krizi olduğunu açıkladı. Ölüm haberi sosyal medyaya düştüğünde çok sayıda video, fotoğraf ve anı paylaşıldı.

Bu durum beraberinde küçük bir tartışmayı da getirdi: Sokakta yaşadığı yıllarda yeterince sahip çıkılıp çıkılmadığı… Bir kısmı, “Herkes şimdi konuşuyor ama yaşarken kaç kişi yanında oldu?” diye sorarken; bir kısmı onu zaten yıllardır gündelik hayatın doğal bir parçası olarak gördüklerini belirtti.

Ailesi ve geride kalan hayat

Diyarbakırda köprü inşaatı çöktü: Ölü sayısı dörde yükseldi
Diyarbakırda köprü inşaatı çöktü: Ölü sayısı dörde yükseldi
İçeriği Görüntüle

Mehmet Kırık üç çocuk babasıydı; iki çocuğu doktor, biri lise öğrencisiydi. Ailesi yıllar boyunca onu yalnız bırakmamak için çabaladı; sağlık süreçlerini defalarca başlatmaya çalıştı. Ancak o kendi yolunu seçti ve bu seçim, hayatının en belirleyici kısmı oldu.

Onun hikâyesi, Diyarbakır’ın sosyal yapısında sessizce biriken kırılganlıkların, politik atmosferin, ekonomik baskıların ve kent kültürünün iç içe geçtiği bir tabloyu hatırlatıyor. Bir yandan devlet kurumlarında yıllarca görev yapmış bir memurdu; öte yandan aynı kentin en kırılgan alanlarında hayatta kalmaya çalışan bir sokak figürüne dönüşmüştü.

Bu nedenle Mehmet Kırık’ın yaşamı ne sadece bir “efsane” ne de yalnızca “trajedi” olarak tanımlanabilir. O, bu şehrin çelişkilerinden biri olarak yaşadı; tıpkı Diyarbakır’ın kendisi gibi çok katmanlı, zor, politik ve gerilimli bir hayat sürdü.

Ve geriye, süslü sözlerden çok daha fazlası kalıyor: bir kentin kendine bakma biçimi.