Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Mezopotamya Ajansı’na yaptığı değerlendirmelerde Türkiye’deki tekçi yönetim anlayışının tarihsel köklerine dikkat çekerek en sert eleştirilerini CHP’ye yöneltti. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana devletin farklılıkları yok sayan, toplumu ayrıştırma ve düşmanlaştırma üzerine kurulu bir zihniyetle yönetildiğini belirten Doğan, 1 Ekim’de ortaya çıkan toplumsal tavrın bu politikanın sürdürülemezliğinin en net kanıtı olduğunu söyledi. Savaşın yoksulluk, zulüm ve doğanın yağmalanmasını beraberinde getirdiğini vurgulayan Doğan, barışın toplumda kendisini dayatan acil bir ihtiyaç hâline geldiğini ifade etti.

Demokratik Alevi Dernekleri'nden çağrı: Dersim Katliamı'yla yüzleşin,  Dersim ismini iade edin • Dersim Gazetesi

Aleviler ve Kürtlerin tarih boyunca en ağır mağduriyetleri yaşadığını söyleyen Doğan, bunun temel sorumlusunun CHP olduğunu belirtti. CHP’nin tekçilik aklını Türkiye’ye yerleştiren, farklılıkları görünmez kılan ve ceberrut devlet sisteminin mimarı olduğunu dile getirdi. Eğitim politikalarının da bu tarihsel sorumluluğu toplumdan gizlediğini söyleyen Doğan, özellikle 1970’lerden sonra CHP’ye sosyal demokrat bir kimlik atfedilmesinin “yanılsama” olduğunu ifade etti. Ekonomik ve politik çizgisiyle CHP’nin ne sol, ne sosyalist, ne de sosyal demokrat olduğunun altını çizen Doğan, “Türkiye’nin en sağ partisi CHP’dir” dedi. Alevilerin büyük destek verdikleri bu partiyle ilgili kendi tarihsel gerçekleriyle yüzleşmeleri gerektiğini vurguladı.

CHP ile AKP arasındaki ‘utanmıyoruz’ krizinde hangi çocuklar var?
CHP ile AKP arasındaki ‘utanmıyoruz’ krizinde hangi çocuklar var?
İçeriği Görüntüle

CHP yeni kadrolarını nasıl belirledi?

Doğan, barış sürecinin toplumun tamamının talebi olduğunu, ancak bunun şeffaf, bilgiye açık ve halkın doğrudan dahil olduğu bir biçimde yürütülmesi gerektiğini belirtti. Abdullah Öcalan’ın barış sürecindeki rolüne de değinen Doğan, Öcalan’ın meşruiyetinin milyonlarca insan tarafından zaten kabul edildiğini, esas ihtiyacın toplumla doğrudan buluşabileceği bir zeminin sağlanması olduğunu söyledi. Öcalan’ın perspektifinin gerçek bir demokratik toplum, özgürlük ve eşitlik temelinde tüm farklılıkların bir arada yaşayabileceği bir barışı tarif ettiğini belirten Doğan, bu fikirlerin kamuoyundan gizlenmesini devletin ceberrut yapısının yeniden üretimi olarak değerlendirdi.

Barış sürecinin şeffaf yürütülmesi hâlinde toplumun barışa daha güçlü sarılacağını söyleyen Doğan, siyasi görüşmelerin gizli pazarlıklarla değil, açık bir biçimde yürütülmesi gerektiğini vurguladı. CHP’nin geçmişte İmralı heyetine katkı sunmamasını “Öcalan’ı suçlu gösterme ve sistemi bu şekilde sürdürme isteğinin sonucu” olarak nitelendirdi. Öcalan’ın çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve umut hakkının tanınmasının barışın önünü açacağını ifade eden Doğan, “Türkiye’de kıyamet kopmadı, yine kopmayacak. Barış ve demokratik toplumun önü açılacak” dedi.

Toplumsal örgütlenmenin önemini vurgulayan Doğan, partilerin tabanlarının barış için kendi yapılarını zorlaması gerektiğini, TBMM’nin de barışı sağlayacak yasal düzenlemeleri hayata geçirmekle yükümlü olduğunu ifade etti. Sürgündekilerin dönüşü, tutukluların özgürlüğüne kavuşması ve siyasi alanın açılmasının ilk adımlar olacağını söyleyen Doğan, tüm halkların ve inançların kendini içinde bulduğu demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir anayasal sözleşmeye ihtiyaç olduğunu belirtti.

Bir Alevi kurumu olarak Alevilere de özel bir çağrı yapan Doğan, topluluğun ağırlığını barıştan yana koyduğunda sürecin çok daha hızlı ilerleyeceğini söyledi. Topluma açık çağrılarını yineleyen Doğan, “Barış için örgütlenelim, talepkâr olalım. Öcalan’ın baş müzakereci olarak toplumla buluşmasının önü açılmalıdır” dedi.