Dakikalarla yarışta hayat kurtaran yeni bir adım geliyor. Sağlık Bakanlığı, 2026’dan itibaren spor tesislerinden alışveriş merkezlerine, 2028’den itibaren ise benzin istasyonlarına kadar birçok alanda Taşınabilir Otomatik Şok Cihazı (AED) bulundurulmasını zorunlu hale getirmeye hazırlanıyor. Ancak akıllarda bir soru var: Bu cihazları herkes kullanabilecek mi, yoksa sadece eğitimli kişiler mi müdahale edebilecek?
Hürriyet’ten Sedef Batı’nın haberine göre, otomatik şok cihazlarının yaygınlaşması, ani kalp durmalarında hayat kurtarma oranlarını ciddi şekilde artırabilir.

Her yıl milyonlarca insan ani kalp durması nedeniyle hayatını kaybediyor. İlk dakikalar hayati önem taşıyor; çünkü ilk 3-5 dakika içinde yapılan müdahale hayatta kalma şansını yüzde 70’e kadar çıkarabiliyor. Ancak şu anda bu cihazlar yalnızca sınırlı sayıda hastane ve kurumda mevcut. Yeni düzenleme bu açığı kapatmayı hedefliyor.

Dakikalarla yarışta önemli adım: “İlk 3 dakikada uygulanırsa hayatta kalma şansı yüzde 70’e çıkıyor” Otomatik şok cihazları zorunlu olacak ama herkes kullanabilecek mi

Halka açık alanlarda zorunlu olacak

Yeni plana göre AED cihazları; spor salonları, AVM’ler, kent meydanları, havaalanları, terminaller, festival ve miting alanları, öğrenci yurtları gibi kalabalık yerlerde bulundurulacak. 2026’da büyük tesislerde, 2028’de ise benzin istasyonlarında bu cihazların bulunması zorunlu hale gelecek.

HIV’in vücutta nasıl gizlendiği çözüldü
HIV’in vücutta nasıl gizlendiği çözüldü
İçeriği Görüntüle

Kardiyoloji ve Elektrofizyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sabri Demircan, bu cihazların ABD, Kanada, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi birçok ülkede uzun süredir halka açık alanlarda bulunduğunu belirtiyor. Türkiye’de ise yeni düzenleme ile sağlık personeli dışındaki kişilerin de kullanımı mümkün olacak.

Sesli komutlarla yönlendiriyor

AED cihazları, kalpteki tehlikeli ritim bozukluklarını algılayıp elektrik şoku vererek normal ritmi yeniden başlatmayı hedefliyor. Cihaz açıldığında Türkçe sesli komutlar devreye giriyor ve kullanıcıyı adım adım yönlendiriyor. Kullanıcı sadece yapışkan pedleri hastanın göğsüne yerleştiriyor; cihaz kalp ritmini analiz edip gerekiyorsa şok uyguluyor.

Taslak yönetmeliğe göre, cihazların takibi için ulusal bir kayıt sistemi oluşturulacak. Yerleşimleri nüfus yoğunluğuna göre planlanacak. Cihazları hem sağlık personeli hem de olay yerinde bulunan “kurtarıcı” kişiler kullanabilecek.

Herkes kullanabilir

Demircan’a göre AED cihazlarının en büyük avantajı, herkesin kullanabileceği kadar basit olması. Tıbbi bilgi gerektirmiyor, cihaz yönlendirmeleriyle kullanıcıyı doğru adımlara yönlendiriyor. Yine de temel yaşam desteği (CPR) eğitimi almış kişilerin cihazı daha etkin kullanabileceği belirtiliyor.

Yanlış kullanım riski yok denecek kadar az

Demircan, “Cihaz otomatik analiz yapıyor; eğer şok gerekmiyorsa kullanıcıya şok yaptırmıyor. Bu sayede yanlış zamanda müdahale riski ortadan kalkıyor” diyor. Doğru kullanıldığında kalbe zarar verme olasılığı neredeyse sıfır.

İlk 3 dakika hayat kurtarıyor

Araştırmalara göre, ani kalp durması sonrası ilk 3 dakikada AED uygulanabilirse hayatta kalma oranı yüzde 70’e kadar çıkıyor. Gecikme durumunda bu oran hızla düşüyor. AED olmayan ülkelerde yaşama oranı yüzde 1-3 arasında iken, cihazın yaygın olduğu yerlerde yüzde 10’un üzerine çıkıyor.

Ambulans gelmeden fark yaratacak

Türkiye’de ortalama ambulans ulaşma süresi 8-10 dakika. Bu nedenle AED’nin bulunduğu ortamlarda vatandaş müdahalesi kritik fark yaratabilir. Ambulans gelmeden önce kalp ritminin yeniden başlatılması, hem yaşam şansını artırıyor hem de organ hasarını önlüyor.

Cihazların bulunacağı yerler

  • Havaalanları ve sivil uçaklar

  • Spor tesisleri ve fitness salonları

  • AVM’ler, terminaller, kent meydanları

  • 500’den fazla çalışanı olan işletmeler

  • Öğrenci yurtları

  • Festival ve miting alanları

Demircan’a göre bu listeye okullar ve üniversitelerin de eklenmesi gerekiyor. Zira erken müdahale, yalnızca yaşlılarda değil, gençlerde de hayat kurtarıcı etkiye sahip. Dakikalarla yarışılan bu hayati durumda, taşınabilir otomatik şok cihazlarının yaygınlaşması, Türkiye’de kalp durması sonrası hayatta kalma oranlarını artırabilecek devrim niteliğinde bir adım olarak değerlendiriliyor.