Dünya

Esad’ın Ardından 1 Yıl Geçti: Suriye’de Yeni Dönem

Esad rejiminin çöküşünün birinci yılında Suriye artık daha hafif görünse de, mezhep çatışmaları, güvenlik krizleri ve İsrail gerilimi devam ediyor.

Abone Ol

Bir yıl önce, Suriye’de Başkan Beşar Esad’ın kazandığı sanılan savaş aniden tersine döndü. BBC’den Jeremy Bowen aktardı, İdlib’den çıkıp hızla Şam’a doğru ilerleyen isyancı güçlerin başında, Hayat Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) lideri olarak bilinen Ebu Muhammed el-Culani vardı. Gerçek adı Ahmed el-Şaraa olan bu isim, Golan Tepeleri kökenini yansıtan nom-de-guerre’ını bir kenara bırakarak bir yıl içinde ülkenin geçici cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu; Esad ise Rusya’da gösterişli bir sürgün hayatına çekildi.

Suriye hâlâ yıkık durumda. Son 10 günde ziyaret ettiğim her şehir ve köyde insanlar savaşla boşaltılmış, iskelete dönmüş yapılarda yaşamaya çalışıyordu. Ancak tüm bu yeni sorunlara rağmen ülke, Assadoğullarının baskıcı ağırlığının kalkmasıyla daha hafif hissediliyor. Şaraa, dış politikada özellikle Suudi Arabistan ve Batı nezdinde istikrar için “en iyi seçenek” olduğu yönünde güçlü bir destek bulurken; Mayıs ayında Suudi Veliaht Prensi’nin ayarladığı kısa bir görüşmede ABD Başkanı Donald Trump tarafından “genç, çekici, sert bir adam” olarak tanımlandı. Fakat Suriye içinde onun zaaflarını ve ülkenin devasa sorunlarını en iyi Suriyeliler biliyor.

Şaraa’nın otoritesi kuzeydoğuda Kürtlerin, güneyde ise İsrail destekli ayrı bir devlet isteyen Dürzilerin kontrolündeki bölgelerde geçerli değil. Kıyı kesiminde ise Esad’ın mensubu olduğu Alevi toplumu, Mart ayında yaşadıkları katliamların yeniden tekrarlanmasından korkuyor. Yeni Şam yönetiminde hâkim güçler bir yıl önce çoğunlukla Sünni İslamcılardı. Şaraa’nın geçmişi de Irak’ta El Kaide saflarında savaşmaktan ABD tarafından hapsedilmeye, ardından IŞİD’in çekirdek kadrolarında yer almaya kadar uzanıyordu. Daha sonra hem IŞİD’le hem de El Kaide’yle yollarını ayırdı ve kendi güç merkezini kurduğu İdlib’de daha pragmatik bir çizgi geliştirdiğini söyleyenlerle karşılaştım. Yine de birçok Hristiyan ve azınlık topluluk, onun cihatçı geçmişini unutmakta zorlanıyor.

HTŞ’nin Hızlı Yükselişi Ve Eski Ordu Düzeninin Çöküşü

HTŞ güçlerinin geçen yıl Aralık başında sadece üç gün içinde Halep’i ele geçirmesi, 2012–2016 arasındaki kanlı mücadeleyle karşılaştırıldığında şok ediciydi. O dönem Rusya’nın ağır hava saldırıları sayesinde zafer kazanan Esad ordusu 2024 sonunda tüm ülkede çözüldü. Hem zorunlu askerler hem rejime sadık birlikler, yoksulluk ve baskıyla ödüllendirilen bir rejim için artık ölmek istemiyordu.

Esad’ın Rusya’ya kaçmasından birkaç gün sonra, sarayın soğuk, ısıtmasız salonlarında yeni lider Şaraa ile yaptığım röportajda, artık tüm Suriyeliler için yönetmek istediklerini ve komşulara ya da Batı’ya tehdit oluşturmadıklarını söyledi. Mesaj, hem dışarıda hem içeride birçok kişinin duymak istediği türdendi. İsrail ise bunu ciddiye almadı. Radikal cihatçılar da Şaraa’nın geçmişinden “saptığını” söyleyerek onu “mürted” ilan etti.

Yine de Suriye’de IŞİD artık zayıf. Bu yılki saldırıları daha çok kuzeydoğudaki Kürt güçlerini hedef aldı. Ancak yıl sonuna doğru hükümet kontrolündeki kentlerde üç asker ve iki eski rejim operatifi öldürüldü. BBC’nin izlediği IŞİD kanalları, delil sunmadan Şaraa’nın ABD ve İngiltere adına çalıştığını öne sürerek onu Sünnileri “satmakla” suçlamaya devam ediyor.

Şaraa’nın Batı Ile Şaşırtıcı Yakınlaşması

Buna rağmen Şaraa’nın Batı ile kurduğu ilişki dikkat çekici biçimde başarılı oldu. Göreve gelmesinden iki hafta sonra üst düzey Amerikalı diplomatları ağırladı; Washington, onun başına konan 10 milyon dolarlık ödülü kaldırdı. Esad döneminde uygulanan ağır yaptırımlar birer birer askıya alındı. Kasım ayında Şaraa, Beyaz Saray’ı ziyaret eden ilk Suriyeli lider oldu. Trump’ın ofiste onu kendi markalı parfümüyle şakacı bir şekilde sıkması, ardından eşine götürmesi için şişe hediye etmesi, ABD’nin yeni Şam yönetimine sıcak mesajının eğreti ama etkili bir simgesiydi.

Batı ve Suudi Arabistan için Şaraa, Suriye’nin istikrarı adına “tek seçenek”. Çünkü iç savaşın tekrarlanması bölgedeki şiddet sarmalını daha da derinleştirebilir. Yine de bir Batılı diplomatın söylediği gibi, yarım asırlık diktatörlük ve 14 yıllık mezhepçi savaşın izleri hâlâ çok taze.

Şaraa bir Sünni, fakat ülke bütünüyle kontrolü altında değil. Kürtleri ve Dürzileri ikna edemedi. Kıyıdaki Aleviler tedirgin. Esad rejiminin kurduğu Alevi güç piramidi dağıldı ama korku mirası duruyor.

Mezhep Katliamlarının Gölgesi Ve Adaletin Yavaşlığı

Mart ayında yaşanan mezhep katliamları, hükümetin en acil sorunu. BM İnsan Hakları Ofisi, yıldönümü öncesi adaletin yavaş ilerlediğini vurguladı. Güvenlik güçleri, eski rejim unsurları, yerel milisler ve kimliği belirsiz saldırganlar tarafından yüzlerce kişinin öldürüldüğünü; cinsel şiddetten keyfi tutuklamalara, zorla tahliyeden ifade özgürlüğü kısıtlamalarına kadar birçok ihlalin sürdüğünü bildirdi. Nefret söylemi hem çevrim içi hem de gerçek hayatta büyüyor.

Esad rejiminin çöküşü sırasında Alevilere yönelik saldırıların bilançosu ağırdı: BM yaklaşık 1.400 kişinin öldürüldüğünü; bunların çoğunun sivil erkekler, fakat aralarında kadınlar, engelliler ve çocuklar olduğunu açıkladı. Şaraa hükümeti soruşturmaya destek verdi ve bazı failleri yargıladı. Ancak BM’nin asıl kaygısı, Şam yönetiminin kendi saflarındaki silahlı Sünni grupları kontrol edip edememesi.

Temmuz’da Süveyda’da Dürzi ve Bedevi toplulukları arasında çıkan ciddi çatışmalar yönetimi sarstı. Hükümet güçlerinin müdahalesi sırasında Dürzi milislerle savaşması İsrail’in devreye girmesine yol açtı; İsrail hava saldırıları arasında Şam Savunma Bakanlığı’nın neredeyse tamamen imha edilmesi de vardı. ABD araya girerek daha büyük bir felaketi önledi fakat on binlerce kişi yerinden edildi.

İsrail Faktörü Ve Sınırdaki Tehlikeli Tırmanış

İsrail meselesi hâlâ Şaraa yönetiminin en zorlu sınavı. Esad sonrası dönemde İsrail, eski rejim kapasitesini yok etmek için büyük saldırılar düzenledi ve Golan’dan çıkarak yeni Suriye topraklarını ele geçirdi. Gazete ve veri kaynakları, Kasım ayı sonlarında sınır köyü Beyt Cin’e düzenlenen baskında İsrail güçlerinin 13 sivili öldürdüğünü, onlarcasını yaraladığını bildiriyor. Yerel halkın direnişi nedeniyle İsrail birliklerinin geri çekilip bir zırhlı aracı havaya uçurduğu çatışma, Şam–Tel Aviv hattındaki müzakereleri daha da zorlaştırdı.

Beyt Cin’de görüştüğüm Halil Ebu Daher, kolu alçıda, evlerinin sabaha karşı 03.30’da basıldığını anlattı. Küçük kızlarının ateş altında kaldığını, 17 yaşındaki Hiba’nın karnından vurularak öldüğünü, diğerinin yaralanıp kurtarıldığını söyledi. Aile, Hiba’nın cansız bedeninin yanında iki saat boyunca saklanmış.

Suriye’de Şaraa döneminin birinci yılına girilirken bazı kazanımlar var: Yönetim yerinde duruyor, Trump en önemli destekçisi hâline geldi, yaptırımlar hafifliyor, ekonomi kımıldıyor, petrol–gaz tesislerinin modernizasyonu ve Şam ile Halep havalimanlarının özelleştirilmesi gibi anlaşmalar gündemde. Fakat bunların hiçbiri halkın günlük yaşamını henüz değiştirmedi. Hükümetin yeniden inşa fonu yok, onarım bireylere kalmış durumda. Mezhep gerilimleri patlamaya hazır, İsrail’le yürütülen görüşmeler tıkandı.

Netanyahu’nun Şam’ın büyük bir bölgeyi askerden arındırmasını istemesi ve İsrail’in çekilme belirtisi göstermemesi, Suriye egemenliğini zorluyor. Beyt Cin baskınıyla birlikte taviz vermek daha da zorlaştı. Şam’daki yönetim Şaraa, dışişleri bakanı Esaad el-Şeybani ve dar bir kadro etrafında dönüyor; hesap verebilir bir devlet yapısı henüz kurulmuş değil.

Assad ailesi olmadan Suriye daha iyi bir yer olabilir, ancak geleceğe dair kaygılar derin. Beyt Cin’de tanıştığım Umm Muhammed’in sözleri, milyonların duygusunu yansıtıyor: “Gelecek çok zor. Okulumuz yok. Çocuklarımız burada cehennemde yaşıyor. Güvenlik yok. Nasıl yaşayacağız? Güvende olmak istiyoruz. Uyumaya da uyanmaya da korkuyla gidiyoruz.”