Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümleri, sadece Selçuklu tarihi için değil, aynı zamanda Anadolu’nun toplumsal hafızasında kimlik ve aidiyet tartışmaları için de bir dönüm noktası işlevi görüyor. Her yıl 26 Ağustos’ta dile getirilen tartışmalardan biri, Selçuklu ordusunda Kürtlerin, özellikle de Mervanilerin yer alıp almadığı meselesidir. Mervani Kürtleri, 10. yüzyıl ortalarından 11. yüzyılın sonuna kadar Diyarbakır merkezli bir siyasal güç olarak Mezopotamya’da etkili olmuş, dönemin bölgesel dengelerinde belirleyici roller üstlenmiştir (Bingöl, 2017).

Ancak Mervanilerin kim oldukları, nasıl bir kültürel yapı kurdukları ve Malazgirt Savaşı’ndaki varlıklarının ne anlama geldiği çoğu zaman yüzeysel biçimde anılır. Oysa bu beylik, hem Kürt siyasi tarihinin hem de Anadolu’nun etnik-siyasi mozaiğinin anlaşılmasında kilit bir yere sahiptir.

Tarihte bir parantez: Mervanîler - DİYARBAKIR HAFIZASI

Mervanilerin Kökeni ve Kültürel Dünyası

Mervaniler, 983 yılında Bad bin Dustak tarafından kuruldu. Başkentleri Diyarbakır olan bu Kürt beyliği, kısa sürede Botan’dan Musul’a, Hasankeyf’ten Van’a uzanan geniş bir coğrafyada etkinlik kurdu (Diyarbakır Hafızası, 2017). Bu siyasi gücün ardında, yerel Kürt aşiretlerinin desteği kadar, Bizans ve Abbasi gibi büyük güçlerle kurulan diplomatik ilişkiler de vardı.

Tarihte bir parantez: Mervanîler - DİYARBAKIR HAFIZASI

Hakan Çakır cinayeti: “Gözüne çivili sopa ile vurdum”
Hakan Çakır cinayeti: “Gözüne çivili sopa ile vurdum”
İçeriği Görüntüle

Mervaniler sadece bir askerî güç değil, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısıydı. Diyarbakır surlarının bir kısmı, Silvan’daki camiler ve medreseler, dönemin mimari zenginliğini yansıtır. Saray çevresinde gelişen edebiyat ve şiir ortamı, Kürtçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsça kültürün de bu topraklarda serpilmesine imkân sağladı (Serbestiyet, 2021).

Ayrıca Mervaniler döneminde Kürt kimliğinin sadece askerî bir varlıkla değil, kültürel ve entelektüel üretimle de tarihe kazındığını görüyoruz. Bu durum, Kürtlerin bölgesel siyaset sahnesinde yalnızca savaşçı bir unsur değil, aynı zamanda uygarlık kurucu bir aktör olduklarını göstermektedir.

Malazgirt ve Kürtler: Katılım mı, Uzak Durma mı?

1071 Malazgirt Savaşı, sadece Selçukluların Bizans’a karşı kazandığı bir askerî zafer değil, aynı zamanda Anadolu’nun etnik ve siyasi dengelerini değiştiren bir dönüm noktasıydı. Kürtlerin bu savaşta Selçuklu ordusunda yer alıp almadığı meselesi, hâlâ tartışmalı bir konudur.

Bazı kaynaklara göre Mervaniler, Selçuklularla ittifak kurarak ordularına destek verdi (Bianet, 2017). Bu bakış açısına göre Kürtler, Malazgirt’te Selçuklu zaferine katkıda bulunmuş, böylece Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasında rol oynamıştır.

Ancak başka görüşler, Mervanilerin savaşta doğrudan bir rol üstlenmediğini, daha çok tarafsız kaldığını veya sınırlı bir destek sunduğunu ileri sürer. Bu yaklaşım, Kürtlerin o dönemde kendi beyliklerini ayakta tutma kaygısıyla hareket ettiklerini, büyük güçler arasındaki çatışmalara temkinli yaklaştıklarını savunur (Serbestiyet, 2021).

Dolayısıyla, Malazgirt’te Kürtlerin varlığı meselesi tek bir cevaba indirgenemez. Önemli olan, bu tartışmaların Kürtlerin tarihsel hafızasında ne anlama geldiğidir. Çünkü Malazgirt, sadece bir askerî zafer değil, aynı zamanda farklı halkların tarih anlatılarının kesişim noktasıdır.

Türkler Anadolu'ya gelirken Kürtler (6) - Serbestiyet

Tarih Yazımı ve Tartışmalar

Mervanilerin kimliği ve rolü üzerine süregelen tartışmalar, modern ulusal tarihlerin nasıl kurulduğunu da gösterir. Cumhuriyet dönemi Türk tarihçiliği, Malazgirt’i “Türklerin Anadolu’ya kesin girişi” olarak anlatırken, Mervanilerin Kürt kimliği geri plana itilmiş veya “Selçukluların yardımcı unsuru” olarak sınırlandırılmıştır. Kürt tarihçiliği ise Mervanileri, kendi bağımsız devlet geleneğinin kanıtı olarak görür (Bozarslan, 2011).

Bu ikili anlatı, Mervanilerin kim olduğu sorusuna tek boyutlu bir yanıt verilmesini imkânsız kılar. Onlar hem Selçuklu müttefiki, hem Kürt hanedanı; hem zaferin parçası, hem de zafer sonrası tasfiye edilen aktörlerdir.

Dağılış ve Selçuklu Hâkimiyetine Geçiş

Mervanilerin dağılması, Malazgirt sonrası siyasi dengelerle doğrudan ilişkilidir. 1085 yılında Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın komutanı Süleyman bin Muhammed’in Diyarbakır’ı kuşatmasıyla Mervani hâkimiyeti sona erdi (Diyarbakır Hafızası, 2017). Mervani emirleri, Selçuklu düzenine eklemlenmek zorunda kaldı, bazıları sürgüne gönderildi, bazıları ise bölgesel beyler olarak varlığını sürdürdü (Sevim, 1983).

Mervanilerin yıkılışı, sadece bir beylik değişimi değil, aynı zamanda Kürt siyasi özerkliğinin ciddi bir darbe alması anlamına geliyordu. Selçuklu hâkimiyetiyle birlikte Kürtler, büyük imparatorlukların içinde yerel beyler düzeyinde varlıklarını sürdürmek zorunda kaldılar. Bu da Kürtlerin, kendi siyasal merkezlerini kaybedip daha da dağınık bir yapıya evrilmelerine neden oldu.

Dağılışın ardında yalnızca Selçuklu askerî gücü değil, aynı zamanda bölgedeki Arap ve Türkmen unsurların yükselen etkinliği de vardı. Böylece Mervaniler, yaklaşık bir asırlık siyasi hâkimiyetin ardından tarihe karıştı. Dolayısıyla Mervaniler için Malazgirt bir dönüm noktasıydı: Zaferin müttefiki olmalarına rağmen, Selçuklu siyaseti uzun vadede onların varlığına ihtiyaç duymadı. Hanedan dağıldı, mirası ise hem Kürt hem de Türk tarih yazımında tartışmalı bir simge olarak kaldı.

Bugünden Bakıldığında Mervanilerin Anlamı

Her yıl 26 Ağustos’ta Malazgirt Zaferi kutlamalarında dile getirilen “Selçuklu ordusundaki Kürtler” söylemi, aslında bugünün siyasal tartışmalarıyla da iç içe geçmiş durumda. Mervaniler, Kürtlerin tarih sahnesindeki rolünü anlamak için kilit bir örnek sunuyor: Bir yandan bölgesel güçlerle ittifak kuran, öte yandan kendi kültürel kimliğini inşa eden bir aktör.

Mervanilerin hikâyesi, aynı zamanda “Kürtler hep başkalarının ordusunda mıydı, yoksa kendi siyasi projelerini mi sürdürdüler?” sorusunu da gündeme getiriyor. Bugün Malazgirt üzerinden yürütülen tartışmaların arka planında da bu tarihsel bellek yatıyor.

Mervanilerin varlığı, Kürtlerin Anadolu ve Mezopotamya tarihinin edilgen değil, kurucu bir parçası olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Malazgirt’i anarken, sadece Selçuklu-Bizans karşılaşmasına değil, bu topraklarda yaşayan diğer halkların hikâyelerine de kulak vermek gerekir.

Tarihte bir parantez: Mervanîler - DİYARBAKIR HAFIZASI

Sonuç: Bir Zaferin Gölgesinde Kalanlar

“Her yıl 26 Ağustos’ta dile getirilen Mervani Kürtleri kimlerdir?” sorusunun yanıtı, yalnızca bir savaşın müttefikleriyle sınırlı değildir. Mervaniler, Kürt siyasi tarihinin güçlü ama kısa ömürlü bir hanedanı, Malazgirt zaferinin görünmez ortakları ve Selçuklu siyasetinin kurbanlarıdır.

Mervaniler, 10. ve 11. yüzyıllarda Diyarbakır merkezli güçlü bir Kürt beyliği olarak tarihte yer aldı. Kültürel üretimleriyle, diplomatik manevralarıyla ve zaman zaman kurdukları ittifaklarla bölgesel siyasette önemli bir rol oynadılar. Malazgirt Savaşı’ndaki varlıkları tartışmalı olsa da, bu tartışmanın kendisi bile Kürtlerin Anadolu tarihindeki görünürlüğünü artırıyor.

Bugünden bakıldığında Mervanilerin hikâyesi, Kürtlerin sadece etnik bir topluluk değil, siyasi, kültürel ve tarihsel bir özne olduğunu hatırlatıyor. Her 26 Ağustos’ta yeniden dile getirilen bu mesele, geçmişin çok sesli yapısını bugüne taşımak açısından büyük önem taşıyor.

Kaynakça

Muhabir: Burçak Görel