Bugün “menengiç kahvesi” olarak tanıdığımız içecek, aslında çok daha eski bir kültürel geçmişe sahip: Kürt kahvesi, ya da Kürtçe adıyla Qehweya Kizwanê. Yüzyıllar boyunca Kürt coğrafyasının dağlık bölgelerinde yetişen yabani menengiç meyvesinden üretilen bu içecek, hem toplumsal yaşamın hem de yerel üretim kültürünün önemli bir parçasıydı. Ancak Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasında, birçok kültürel unsur gibi Kürt kahvesi de kimliksizleştirilerek “menengiç kahvesi” adıyla anılmaya başlandı.
Avrupa’ya Uzanan Bir Tat: Chicorée au Kurde
Menengiç, fıstık ağacının yabani bir türü. Meyveleri toplanıp kavrulduktan sonra öğütülür, suyla karıştırılarak sütlü bir kıvam elde edilir. Kafein içermez, fındıksı bir tadı vardır. Bu içecek kahveyle karıştırılsa da, aslında Etiyopya kökenli klasik kahveden tamamen farklıdır. Kürt kahvesinin kökeni, Mezopotamya’nın yerel bitki çeşitliliği ve üretim biçimlerine dayanır.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Osmanlı topraklarında üretilen bu içecek Avrupa’nın dikkatini çekti. Fransız tüccarlar tarafından ihraç edilen Kürt kahvesi, “Chicorée au Kurde” adıyla ticarileştirildi ve 1830 ile 1930 yılları arasında Avrupa’da yaygın biçimde satıldı. Fransa’da Marcel Godard adlı girişimcinin markalaştırdığı bu ürün, kısa sürede kahve alternatifi olarak tanındı. Kutuların üzerinde zırhlı bir Kürt savaşçısının resmi yer alıyor, etiketlerinde “Kurde” ibaresi açıkça görülüyordu. Bu kahve, Avrupa’da Kürt kimliğini temsil eden ender ticari ürünlerden biriydi.
Fransa’daki kahve tarihi açısından da Kürt kahvesinin özel bir yeri vardır. Fransa’da ilk kahvehane 1654’te Marsilya’da açılmıştı; dolayısıyla Kürt kahvesinin Avrupa pazarına girişi, kahve kültürünün henüz yeni şekillendiği bir döneme denk gelir. Özellikle kahve kıtlığının yaşandığı yıllarda “Chicorée au Kurde”, hem Fransa’da hem de ABD’nin New Orleans kentinde popüler bir alternatif haline geldi.
Unutturulan Kimlik, Susturulan Tat
20. yüzyılın başında dünya siyasetinin yön değiştirmesiyle birlikte bu ürünün kimliği de silinmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, Kürt kimliğiyle anılan pek çok kültürel unsur gibi Kürt kahvesi de sessiz bir dönüşüme uğradı. “Chicorée au Kurde” üretimi 1930’larda sona erdi, Kürt kimliğiyle anılan etiketler ortadan kaldırıldı ve aynı içecek “Türk kahvesi” adı altında yeniden tanıtıldı.
Bu kimlik değişimi, sadece bir markanın değil, bir halkın üretim hafızasının da silinmesi anlamına geliyordu. Fransa’da uzun süre boyunca yalnızca birkaç eski etiket ve arşivdeki reklam görselleri kaldı. Bu görsellerden biri, 17. yüzyıl Avrupalı seyyahlarının çizdiği bir Kürt savaşçısını betimliyor. Bugün internet ortamında hâlâ satılan bu antika etiketler, bir dönemin üretim belleğini simgeleyen nadir belgeler arasında.
Kürt kahvesi, diğer birçok kültürel ürün gibi modernleşme süreci içinde kimliğini yitirdi ama varlığını tamamen kaybetmedi. Bugün Amed, Mêrdîn, Adıyaman ve Batman gibi kentlerde hâlâ menengiçten yapılan kahve türleri üretiliyor, kimi evlerde geleneksel usullerle kavrulup pişiriliyor. Her ne kadar adı değişmiş olsa da içecek, Kürt coğrafyasının gündelik yaşamındaki yerini koruyor.
Yüzyıl Sonra Geri Dönen Bir Marka
Kasım 2024’te, Kürt araştırmacı Dashti Omer, Fransa’daki Ulusal Endüstriyel Mülkiyet Enstitüsü (INPI)’ne başvurarak “Chicorée au Kurde” markasının yeniden tescil edilmesini talep etti. Omer’in amacı, Kürtlerin tarihsel üretim mirasının yeniden tanınmasını sağlamaktı.
Fransız makamları, başvuruyu 21 Mart 2025’te, yani Kürt Yeni Yılı Newroz’da onayladı. Böylece yüz yıl önce unutturulan bir ürün, kimliğine yeniden kavuştu.
Erbil’deki Fransız Enstitüsü Kültür Bölümü Başkanı Omer, “Bu kahve Kürtlerin üretim hafızasının bir parçasıdır; yüzyıl önceki haksızlığın düzeltilmesi anlamına geliyor,” dedi. Fransa’daki bu tescil, sadece bir markanın değil, kültürel bir belleğin geri dönüşünü simgeliyor.
Fransa ile Kürtler arasındaki tarihsel bağlar da bu hikâyeye derinlik katıyor. 1990’larda “Kürtlerin Annesi” olarak anılan Danielle Mitterrand, Kürtlerin özerklik mücadelesine verdiği destekle hafızalarda yer etmişti. Bugün Paris Belediyesi’nin Newroz’u resmen kutlaması ve Peşmerge Parkı’nın açılışı gibi adımlar, Fransa’nın Kürt kültürüne olan ilgisinin sürdüğünü gösteriyor.
Bir zamanlar Avrupa raflarında “Chicorée au Kurde” etiketiyle yer alan bu içecek, şimdi yalnızca bir içecek değil, kimlik ve hafıza arasındaki bağın sembolü olarak yeniden gündemde.
Unutturulmuş bir tat, yüz yıl sonra kendi adını geri aldı.