Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz, 23 Nisan 2025’te Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin, Ana Marmara Fayı üzerindeki gerilimi artırarak beklenen büyük Marmara depreminin zamanlamasını öne çekmiş olabileceğini söyledi. Tüysüz, “Marmara’da deprem olmayacak” yönündeki iddiaların bilimsel bir karşılığı olmadığını vurguladı.
Almanya’daki Helmholtz Yerbilimleri Merkezi öncülüğünde yürütülen ve Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Marmara Denizi altındaki Ana Marmara Fayı’nda sismik hareketlilik son yıllarda batıdan doğuya doğru ilerliyor. Çalışmada, bu hareketliliğin İstanbul’a en yakın kilitli segmentlerde gerilim birikimine yol açtığı belirtildi.
Araştırma, 2011 ve 2012’de Marmara’nın batı ve orta kesimlerinde yaşanan orta büyüklükteki depremler, 2019 Silivri depremi ve 23 Nisan 2025’teki 6,2’lik sarsıntının, batıdan doğuya uzanan bir kırılma dizisini ortaya koyduğunu ortaya koydu. Bu dizinin, uzun süredir kırılmamış doğu segmentlerine doğru zincirleme bir stres aktarımı yarattığı ifade edildi.
Kilitli segmentlerde ek stres
NTV canlı yayınında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Okan Tüysüz, 6,2’lik depremin ardından artçı sarsıntıların doğu yönünde ilerlediğini, bunun da Adalar ve Avcılar açıklarındaki kilitli fay parçalarında ek stres birikimine neden olduğunu söyledi. Tüysüz’e göre bu durum, büyük Marmara depreminin olasılığını ortadan kaldırmadığı gibi zamanlamasını da öne çekmiş olabilir.
“Bilimsel dayanağı yok”
Sosyal medyada sıkça dile getirilen “Marmara’da büyük deprem olmayacak” söylemlerine de değinen Tüysüz, bu iddiaların bilimsel temeli bulunmadığını belirtti. Marmara Bölgesi’nde son büyük depremin 1766 yılında yaşandığını hatırlatan Tüysüz, aradan geçen sürede faylarda yeniden ciddi stres biriktiğini ifade etti.
Kentsel dönüşüm ve tatbikat vurgusu
İstanbul’da yaklaşık 1 milyon 200 bin bina bulunduğuna dikkat çeken Tüysüz, büyük bir depreme karşı hazırlıkların acilen hızlandırılması gerektiğini söyledi. Kentsel dönüşümün önemli olduğunu ancak tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Tüysüz, toplumun deprem öncesi ve sonrası süreçler konusunda bilinçlendirilmesi ve düzenli tatbikatların hayata geçirilmesinin hayati önem taşıdığını dile getirdi.





