Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun toplantısında düşünce kuruluşları temsilcileri dinlendi. Kürt Çalışmaları Merkezi (KSC) Başkanı İbrahim Reha Ruhavioğlu, sürece dair hem Türklerin hem de Kürtlerin kaygı ve beklentilerini aktardı.
Ruhavioğlu, Kürt meselesinde 45 yıla yaklaşan çatışmanın üç kuşağa ağır bedeller yüklediğini, buna rağmen Kürt toplumunda silahlı mücadelenin giderek desteğini yitirdiğini belirtti. “Son yıllarda Kürtler arasında örgütün silah bırakmasına verilen kategorik destek yükseldi. Bu, sosyolojik bir zemine dayanıyor” dedi.
Kürtlerin, kimliklerinden vazgeçmeden Türkiye’ye aidiyet hissettiklerini vurgulayan Ruhavioğlu, bu sürecin tamamlayıcı bir birliktelik yaratabileceğini ifade etti. Ancak bunun için güveni pekiştirecek adımlar gerektiğini söyledi.
Ruhavioğlu’na göre Türklerin kaygıları, örgütün silah bırakmayacağı ve muhalefete yönelik baskının sürece gölge düşürdüğü yönünde. Kürtler ise haklarının konuşulmadığını, Mardin ve Van’a atanan kayyumların hâlâ görevde olmasının güven sorunu yarattığını düşünüyor. Ayrıca İmamoğlu ve Ahmet Özer’in hapiste olması, demokratikleşme beklentisini zayıflatıyor.
Özellikle Selahattin Demirtaş’ın hapiste olması, sürecin en kritik engeli olarak öne çıktı. Ruhavioğlu, “Demirtaş hapiste olmaya devam ettikçe Kürtlerin süreç lehine duygularının pozitif yönde harekete geçmesi zor görünüyor” dedi.
Kürt toplumunda eşitlik algısının zayıf olduğunu da aktaran Ruhavioğlu, “Kürtlerin yalnızca üçte biri Türklerle eşit olduğunu düşünüyor, dörtte üçü ayrımcılığa uğradığını söylüyor” ifadelerini kullandı. Çözümün, Türk toplumunun hassasiyetlerini ve Kürtlerin taleplerini merkeze alan bir müzakere masasında aranabileceğini belirtti.
Toplantıda söz alan Ekopolitik Kültür, Eğitim ve Araştırma Vakfı (EKEAV) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Tarık Çelenk ise, Kürt sorununun yalnızca Türkiye’nin değil, bölgenin de meselesi olduğunu vurguladı. Türkiye’nin, kendi Kürtlerinin sorununu çözerken dış akrabalarına da kapsayıcı bir siyaset geliştirmesi gerektiğini söyledi. Çelenk, Ortadoğu’daki Kürtlerin ulus devlet yerine refah odaklı modelleri tercih ettiğini, bunun da Öcalan’ın demokratik konfederalizm tezine benzediğini ifade etti.
Çelenk, “2013’teki çözüm süreci aslında çatışmayla sonlanmayabilirdi. Sorun, her girişimde etnik bilincin yükselmesi ama ortak aidiyetin aynı ölçüde güçlenmemesiydi” dedi.