Güncel

Türkiye’nin Çocuk Karnesi: 66 Bin İstismar Dosyası

İstanbul Tabip Odası’nın “Çocuk Yoksulluğu ve Yoksunluğu Raporu”, çocukların sağlık, eğitim, barınma ve güvenlik krizlerinin boyutlarını ortaya koydu.

Abone Ol

İstanbul Tabip Odası (İTO), “Çocuk Yoksulluğu ve Yoksunluğu Raporu”nu yayımladı. Raporda, çocukların yaşam koşullarının ülkedeki toplumsal ve ekonomik çürümenin en açık göstergesi olduğu vurgulandı. Sağlıktan eğitime, barınmadan beslenmeye, istismardan madde kullanımına kadar pek çok alanda derinleşen krizlerin artık “tekil olaylar” değil, yapısal bir sorun haline geldiği ifade edildi.

Sağlıkta ve aşıda alarm: “Hukuk aşıyı tercih haline getirdi”

Rapor, çocukların doğum öncesinden itibaren koruyucu sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadığını ortaya koydu. Yoğun bakım ünitelerinin sayısı ve niteliği yetersiz kalırken, aşı karşıtlığına karşı etkili önlemler alınmadığı belirtildi. “Hukuk, aşıyı anne-baba tercihine bırakmakta; bu da halkta aşının tehlikeli olduğu algısını beslemektedir” ifadesiyle, Sağlık Bakanlığı’na sorumluluk hatırlatıldı.

Beslenme krizi: “İlk üç yaşta yetersizlik kalıcı iz bırakıyor”

Rapor, açlığın yalnızca kalori eksikliğiyle değil, besleyici gıdaya erişememekle de tanımlanması gerektiğini belirtti. TÜİK verilerine göre her gün et, tavuk veya balık yiyebilen çocukların oranı yalnızca %12,7. İlk üç yaşta yaşanan beslenme yetersizliklerinin zihinsel gelişimi olumsuz etkilediğine dikkat çekilerek, sistemin kâr odaklı üretim yapısının çocuk sağlığını tehdit ettiği vurgulandı.

Barınma ve deprem gerçeği

Türkiye’de çocukların önemli bir kısmı sağlıksız konutlarda büyüyor. TÜİK’e göre nüfusun üçte biri izolasyon yetersizliği nedeniyle ısınma sorunu yaşıyor. Yaklaşık altı evden biri karanlık ve ışık almayan odalara sahip. EUROSTAT verilerine göre nüfusun %39,1’i kalabalık ev koşullarında yaşıyor. Çocuk Vakfı’nın verilerine göre ise 4,5 milyon çocuk 6 Şubat depremlerinden doğrudan etkilendi.

Eğitimde eşitsizlik ve dinselleşme

Rapor, eğitim sistemindeki dönüşümün çocuklar üzerindeki baskıcı etkilerini de belgeledi. Okul öncesinden itibaren din eğitimi ağırlıklı programların arttığı, “sübyan okulları” adıyla bilinen Kuran kurslarının kreş ihtiyacını istismar ettiği belirtildi. Çocukların 5. sınıftan itibaren medrese ve hafızlık eğitimine yönlendirildiği, özel gereksinimli öğrencilerin ise sistemsiz ve düzensiz koşullarda eğitim gördüğü ifade edildi. İmam hatip ve meslek liselerinin sayısındaki artışın Anadolu liselerine erişimi kısıtladığına da dikkat çekildi.

66 binden fazla çocuk cinsel istismar mağduru

Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2023 yılında Türkiye genelinde çocukların cinsel istismarıyla ilgili 66 binden fazla dava dosyası açıldı. Bu rakamın, yalnızca “dava açılan” vakaları içerdiği; gerçek sayının çok daha yüksek olabileceği belirtildi. 2015’ten 2023’e bu davaların ikiye katlandığı kaydedildi. 2022’de güvenlik birimlerine mağdur olarak getirilen 259 bin çocuğun yaklaşık %12’si cinsel istismar mağduru, yani 29 bine yakını çocuktu.

Uyuşturucu ve suça sürüklenme: Yapısal bir kriz

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, madde kullanmış kişilerin %35,4’ü 15–24 yaş aralığında. 2019’da tedavi merkezlerine başvuran 17 bin kişinin %12’si 19 yaş altındaydı. Raporda, uyuşturucu trafiğinde Türkiye’nin hem geçiş noktası hem de pazar haline geldiği, çocukların bu ağlara dahil edildiği uyarısı yapıldı.
TÜİK’e göre 2022’de güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısı bir önceki yıla göre %20,5 artarak 601 bin 754’e yükseldi. 2023’te 178 bin 834 çocuk “suça sürüklenme” iddiasıyla kayıtlara geçti. İnsan Hakları Derneği’nin 2024 raporu ise cezaevlerinde 12–18 yaş arasında 4.018 çocuğun bulunduğunu, 759 çocuğun da hükümlü anneleriyle birlikte yaşadığını ortaya koydu.

“Sorun cezalandırmakta değil, onarmakta”

İTO, çocuklara yönelik her tür istismar ve ihmalin önlenmesi için bütüncül sosyal politikalar geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Raporda şu talepler öne çıktı:
— Bütçede çocuklara ayrılan payın artırılması,
— Okullarda ve tatillerde ücretsiz, nitelikli yemek verilmesi,
— Çocuk işçiliğinin ve MESEM benzeri uygulamaların yasaklanması,
— Çok dilli, kapsayıcı ve bilimsel eğitimin teşvik edilmesi,
— Devletin dini eğitimden çekilmesi,
— Mülteci çocuklar için özel dil ve entegrasyon programlarının oluşturulması.

Rapor, çocuk adalet sisteminin öncelikli amacının cezalandırmak değil, onarmak, dönüştürmek ve yeniden suçla ilişkilenmeyi önlemek olması gerektiğini vurgulayarak sona erdi.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.