Diyarbakır’ın Karacadağ bölgesinde yeraltı sularının kuruması ve meraların zayıflaması, hayvancılıkla geçinen Koçer ailelerini derinden etkiliyor. Bianet’ten Zelal Siyaniç’in haberine göre, iklim krizinin şiddetlenmesi, maden arama faaliyetlerinin artması ve kontrolsüz sondajlar nedeniyle su seviyeleri hızla düşüyor; bu da Koçerleri yerinden eden bir yaşam krizine dönüşüyor.

Suyun çekilmesi, geçimini tamamen hayvancılıktan sağlayan Koçer topluluklarının göç rotalarını sürekli değiştirmesine yol açıyor. Karacadağ, tarih boyunca taşlık yapısı nedeniyle küçükbaş hayvancılığın merkezlerinden biri olurken, son yıllarda artan sondajlar meraları kuruttu, hayvanların içme suyu ihtiyacını karşılamak neredeyse imkânsız hale getirdi.

Demirel Ailesi, su krizi nedeniyle rotasını değiştirmek zorunda kalan yüzlerce Koçer ailesinden biri. Bu yıl Dicle Üniversitesi yerleşkesi yakınlarındaki Dicle Nehri kıyısına yönelen aile, nehirdeki kirlilik, balık ölümleri ve kötü koku nedeniyle burada da hayvanlarını sulayamadı. Dicle Üniversitesi Köprüsü yakınında yedi ay önce patlayan kanalizasyon hattı, bölgede suyu ve toprağı zehirleyerek geniş bir ekolojik tahribata yol açmıştı. Bu durum Demirel Ailesi’nin yaşamını da doğrudan etkiledi.

Hayvancılıkla geçinen Mehmet Demirel, yaşadıkları krizi şöyle anlatıyor:
“Çınar Gümüştaş köyünden geliyoruz. Karacadağ’da sürekli sondaj vuruluyor, yeraltı suyumuz tükendi. Sular kesildikçe yer değiştiriyoruz. Ot ve su olmadığı için buraya geldik ama su kirlenince hayvanlar içmiyor. Yukarıdaki kaynak suyuna muhtaç kaldık. Dere kokudan geçilmiyor, balıklar ölmeye başladı.”

Aynı aileden Sevgi Yardımcı ise yaşadıkları zorlukların ağırlığını şu sözlerle özetliyor:
“Karacadağ’da su da kalmadı, yeşillik de. Hayvanlarımızı otlatamıyoruz. Mecburiyetten Koçerliğe geldik. Çoluk çocuk çadırlarda yaşıyoruz. Nehir kokudan kullanılamıyor. Her sene başka yere gidiyoruz. Koçerlik artık hayat değil, rezillik oldu.”

Diyarbakır Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Üyesi avukat Ahmet İnan, 2020’den bu yana bölgede maden ve petrol faaliyetlerinin iki-üç kat arttığını belirterek, kimyasal atıkların toprağa dökülmesinin yeraltı sularını kirlettiğini vurguluyor. Lice’deki Dimin Madencilik örneğini hatırlatan İnan, ayrıştırılması gereken kimyasal sıvıların maliyet gerekçesiyle doğrudan toprağa boşaltıldığını, patlamalarla kayaçların geçirgen hâle geldiğini, temiz suya karışma riskinin her geçen gün arttığını söylüyor.

İnan, “Su, toprak, yaşam değil; ticaret ve sermaye korunuyor. Bu sistem su varlıklarımızı hızla yok ediyor. Karacadağ bölgesinde halkın tek geçim kaynağı hayvancılık. Meralar yok olunca küçük üretici de yok oluyor,” diyerek yaşananları “yaşam krizi” olarak tanımlıyor.

Öte yandan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Koçer ailelerinin yerinden edilmesini önlemek ve hayvancılığı desteklemek için çeşitli çalışmalar yürütüyor. Temmuz 2025’te Karacadağ yaylalarında bulunan yaklaşık bir milyon hayvanın içme suyu göletler, su kanalları, tankerler ve arazözlerle karşılandı. Su bulunmayan bölgelere günübirlik tanker sevkiyatları yapıldı; Tikme Yaylası’nda on binlerce hayvanın su ihtiyacı bu yöntemle sağlandı.

Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanı Velat Özer, sondaj açıldığında DİSKİ ve ilgili belediye birimlerinin haberdar edilmesi gerektiğini belirterek, suyun doğru kullanımının önemine dikkat çekiyor.

Ekolojik Kazananlar: Hangi Türler Dünyayı Ele Geçiriyor?
Ekolojik Kazananlar: Hangi Türler Dünyayı Ele Geçiriyor?
İçeriği Görüntüle

Koçerler kimdir?
Hayvancılıkla geçinen ve yılın büyük bölümünü göç halinde yaşayan topluluklar, Türkiye’nin farklı bölgelerinde Göçer, Yörük, Türkmen, Yaylacı gibi adlarla anılsa da Kürtler arasında bu yaşam biçimi “Koçer” olarak tanımlanıyor.

Bir eski zaman kültürü: Koçerlik | Independent Türkçe

Koçer aileler, su ve otlak bulmak için mevsimsel göç ederek hayvancılığı sürdürüyor. Göç rotaları iklim, coğrafya ve ot verimliliğine göre belirleniyor; bahar ve yaz aylarında yüksek yaylalara çıkılıyor, kışın daha ılıman alanlara iniliyor. Bu yaşam, ekonomik bir zorunluluk olmasının yanı sıra kültürel bir pratik olarak kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

Koçer topluluklarında iş bölümü, toplumsal dayanışma ve cinsiyet kodları üzerinden şekilleniyor. Kadınlar ve çocuklar kamp yaşamını sürdürürken, erkekler hayvanların gözetimi ve otlakların yönetimiyle ilgileniyor. Doğa ile iç içe sürdürülen bu yaşam biçimi, topluluğun kültürel ve ekonomik yapısını derinden etkiliyor.

Kaynak: Bianet