Venezuelalı fotoğrafçı Ana María Arévalo Gosen’in Poli-Valencia gözaltı merkezinde çektiği bu kare, ülkede kadınların maruz kaldığı tutukluluk koşullarını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Bir zamanlar soruşturma ofisi olarak kullanılan oda, kadınların erkek tutuklularla birlikte kaldıkları ana bölümden çıkarılmasıyla birlikte apar topar bir hücreye dönüştürülmüştü.

Bir yıl sonra geri döndüğünde oda tamamen değişmişti. Kadınlar, duvarlara isimler, cümleler, kalp çizimleri eklemiş, hatta Kolombiyalı şarkıcı Maluma’nın posterini duvara iliştirmişti. Mekân, onu steril bir büro olmaktan çıkarıp kimliklerini koruma çabalarının izlerini taşıyan bir alana dönüşmüştü. Duvarlardan birine kazınmış cümle, yorgunluk ve meydan okumanın birleşimiydi: “Kimseden benim için bir şey beklemem, çünkü ben kimseye inanmam.”

Fotoğrafta, havalandırması olmayan, suyu akmayan ve günlerin birbirine karıştığı bu alanda kadınlar ince şiltelerin üzerinde dinleniyor. Birinin bacağı diğerine yastık oluyor; o dar ve havasız odada tek teselli birbirlerinin sıcaklığı.

Birçoğu avukatını tanımıyor, yargılamalarının ne zaman yapılacağını bilmiyor, düzenli olarak yiyecek, su veya tıbbi yardım alamıyordu. Ziyarete gelme ihtimali bile belirsiz bir bekleyiş haline dönüşmüştü.

Gosen’in aklında en çok kalan iki kadın var. Pembe tişörtlü Daniela, fotoğrafçının onu ilk kez çektiği 2017’de çoktan hüküm giymişti. Ailesi nerede olduğunu bilmiyordu; sistem içinde tamamen kaybolmuştu. Bir yıl sonra döndüğünde Daniela, kızının lösemi teşhisi aldığını söylemişti.

Sarı tişörtlü Roxana ise sokakta yaşamış, bağımlılıkla mücadele etmişti. Uzun süreli madde ve alkol kullanımından dolayı karaciğer apsesi vardı ve HIV pozitifti. Her hafta babası ilaçlarını ve yiyeceklerini getirmek için hapishaneye gelir, onu asla yalnız bırakmazdı. Roxana yıllar boyunca defalarca tutuklanıp serbest bırakıldı. Serbest kaldığı dönemlerden birinde Gosen onu evinde ziyaret ettiğinde, oldukça zayıf ve bitkin hâlde buldu. 2020’de bacağına isabet eden bir kurşundan sağ kurtulduğunu anlattı. Bunun bir dönüm noktası olduğunu, alkol ve uyuşturucuyu bıraktığını, babasının yanına taşınıp eğitimine başladığını söyledi. Bugün üniversiteye devam ediyor ve hayatını anlatan bir kitap yazmış durumda.

Bu fotoğraf, Gosen’in kadınların tutukluluk koşullarını belgelediği uzun soluklu serisi Días Eternos (Sonsuz Günler) projesinin başlangıç noktasını oluşturuyor. Yaşam için tasarlanmamış bu oda, yok sayılmak istenen kadınların varlıklarını ısrarla görünür kıldıkları bir mekâna dönüşmüş durumda. Madrid’de yaşayan Gosen, çalışmalarında kadın haklarına odaklanıyor.






