Güncel

4 Kasım darbesinin 9. yılı: “Yargıda gedik açıldı”

HDP’li Meral Danış Beştaş, 4 Kasım 2016 operasyonunun yıldönümünde “En ağır darbe Kürt halkına vuruldu, hukukta açılan gedik normalleştirildi” dedi.

Abone Ol

Kürt siyasetinin tasfiyesini hedefleyen 4 Kasım 2016 operasyonunun üzerinden dokuz yıl geçti. HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, dönemi “Türkiye’de hukuk, yargı ve demokratik siyasette kalıcı bir gedik açıldı” sözleriyle değerlendirdi.

“4 Kasım siyasi darbesi”

4 Kasım, Türkiye siyasi tarihinde Kürt siyasetine yönelik dönüm noktalarından biri olarak anılıyor. AKP’nin “tek adam rejimi”ni inşa sürecinde belirleyici bir aşama olan bu tarih, Beştaş’a göre yalnızca HDP’ye değil, “tüm demokrasi güçlerine” yöneltilmişti.

AKP’nin Kürt meselesine dair “çözüm süreci”ni bitirmesinin ardından, 30 Ekim 2014’teki MGK toplantısında alınan “Çöktürme Planı” kararı, yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Beştaş’a göre bu plan, “Kürt halkını ve siyasetini tasfiye etmeyi hedefleyen bir stratejinin resmiyet kazandığı andı.”

7 Haziran seçimleri kırılma noktasıydı

HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 10 barajını aşarak elde ettiği başarı, AKP’nin tek başına iktidarını kaybetmesine yol açtı. Bu süreçte HDP’ye yönelik sistematik saldırılar başladı. Amed’deki HDP mitingine yönelik bombalı saldırı, Suruç ve Ankara Gar katliamları, parti binalarına yönelik linç girişimleri ve sokağa çıkma yasakları, Türkiye’nin birçok kentini etkisi altına aldı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre, bu dönemde 78’i çocuk, 71’i kadın olmak üzere 322 sivil yaşamını yitirdi.

Dokunulmazlıklar hedefteydi

7 Haziran sonrasında HDP’li milletvekillerine yönelik fezlekeler gündeme getirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 başında “160’tan fazla dosya var” diyerek dokunulmazlıkların kaldırılması sinyalini verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise “Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek AKP’nin teklifine destek verdi.

20 Mayıs 2016’da kabul edilen yasa ile HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Ardından, 22 Haziran’da ilk ifadeye çağrılar başladı. 30 Haziran’da dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da savcılığa çağrıldı.

15 Temmuz sonrası “4 Kasım darbesi”

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL), Kürt siyasetinin baskı altına alınmasının önünü açtı. İlk KHK ile DBP’li 98 belediyeye kayyım atandı.

4 Kasım 2016 gecesi ise HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 12 milletvekili gözaltına alındı; 9’u tutuklandı. OHAL süreci boyunca 27 milletvekili 67 kez gözaltına alındı, birçoğu tutuklandı.

Kayyım politikaları kalıcılaştı

OHAL’in 2018’de sona ermesine rağmen, kayyım politikası kalıcı hale getirildi. 31 Mart 2019 seçimlerinde HDP’nin kazandığı 65 belediyeden 6’sına mazbata verilmedi; 48’ine kayyım atandı.

2024 yerel seçimlerinin ardından DEM Parti’nin kazandığı Mêrdîn, Wan, Dêrsim, Colemêrg, Sêrt, Êlih, Halfeti, Akdeniz, Pulur, Miks ve Qaxizman belediyelerine yeniden kayyım atandı. Hatta CHP’li Esenyurt Belediyesi de “kent uzlaşısı” gerekçesiyle kayyımla yönetilmeye başlandı.

Beştaş: “4 Kasım bir dönüm noktasıdır”

Beştaş, 2014’te Kobanê’nin kuşatılmasıyla başlayan sürecin, Çöktürme Planı ve 7 Haziran seçimleriyle şekillendiğini belirtti. “Sayın Öcalan’a yönelik tecritin başladığı dönem de tam olarak bu süreçtir. 4 Kasım 2016’da bu planın sahaya uygulanmış halini gördük,” dedi.

Beştaş’a göre, 4 Kasım sonrası Türkiye siyaseti “normalleşen hukuksuzluklar dönemi”ne girdi:

“Bir partinin eş genel başkanları ve milletvekilleri gözaltına alınarak, vekillikleri devam ederken Anayasa değişikliği yapıldı. Bu hukuksuzluk meşrulaştırıldı. Bugün AİHM kararlarının uygulanmaması da bu dönemin mirasıdır.”

Beştaş, 4 Kasım’ın etkilerinin yalnızca Kürt siyasetiyle sınırlı olmadığını vurgulayarak şöyle devam etti:

“En ağır darbe partimize ve Kürt halkına vuruldu. Ancak bu süreç, Türkiye halkları için de yargı ve demokraside derin bir yara açtı. Artık milletvekilleri ve genel başkanlar da gözaltına alınabilir hale geldi. Bu bir normalleşme değil, çürüme sürecidir.”

“Topyekûn özgürlük ve demokratikleşme gerekiyor”

Beştaş, bugün 4 Kasım’ın yarattığı tahribatı onarmanın yolunun “demokratik siyasetin özgürleştirilmesi”nden geçtiğini belirterek, şu çağrıyı yaptı:

“İlk adım, o dönemin siyasetçilerinin serbest bırakılmasıdır. Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Semra Güzel, Leyla Güven, Bekir Kaya ve Selçuk Mızraklı başta olmak üzere tüm siyasetçiler özgür olmalıdır. Kayyımlar geri çekilmeli, halkın iradesi tanınmalıdır. Demokratik entegrasyon yasaları çıkarılmalı ve toplumsal güven yeniden inşa edilmelidir. Bunun için topyekûn bir özgürlük ve demokratikleşme süreci gerekiyor.”