Eski Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem tutuklandı
Eski Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem tutuklandı
İçeriği Görüntüle

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncay Bakırhan, çözüm ve demokratikleşme başlıklarına dair tartışmaları sert bir dille yorumladı; ana muhalefete dönük eleştirilerini tek tek sıraladı. İlkeleri gereği hem müzakereyi hem de sokak mücadelesini birlikte yürüttüklerini vurgulayan Bakırhan, muhalefetin bir kısmında yükselen “neden görüşüyorsunuz” itirazını “konforlu alan” siyaseti olarak niteledi. Röportajda, “Tuzuk kuru dayak yememiş, tokat yememiş, işkence görmemiş. Kimlik sorunu yok, iş sorunu yok. Konforlu alanında oturmuş; ‘Kürtler niye müzakere yapıyor?’ diye soruyor” sözleriyle tepki gösterdi. Alan YouTube kanalında gazeteci Onur Öncü’nün röportajına konuştu ve şu çıkışı yaptı: “Ne yapacağız? AK Parti’yi biz mi yarattık? Biz mi 22 yıldır iktidarda tutuyoruz? Sizin muhalefetsizliğiniz, sizin uzlaşınızda sürdürüyor.”

DEM Parti'den fotoğraf eleştirilerine yanıt

Bakırhan, muhalefetin iktidara karşı sergilediği performansı “ilkeler testinden” geçirdi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil CHP’li belediyelere dönük operasyonlar ve yargı süreçleri hatırlatıldığında “Haksızlığa uğrayanın yanındayız” diyerek dayanışma çizgisini yinelerken, bu mağduriyetlerin kök nedenlerine de dikkat çekti: “İmamoğlu içerideymiş… Tabii ki eleştirdik. Diyarbakır’da ‘bir an önce tutuksuz yargılama’ dedim. Ama tutuklayan, sizin kayyum yasasını Anayasa Mahkemesine götürmeyişinizdir.”

"Siz ne zaman Selahattinci, Figenci oldunuz?"

Demirtaş ve Yüksekdağ üzerinden üretilen “ayrışma” senaryolarını reddeden Bakırhan, bu kez muhalefete ayna tuttu: “Selahattin Demirtaş Başkanımızın, Figen Yüksekdağ’ın ve içerideki seçilmiş arkadaşlarımızın bazen ismini kullanan muhalefet partileri var. Onların içeride olmasının öz eleştirisini önce siz verin. Siz ne zaman Selahattinci, Figenci oldunuz? Dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy vermeseydiniz bugün eş başkanlarınız dışarıda, partisinin başında olacaktı.”

HDP'den Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ... | Rudaw.net

“Biz üçüncü yoluz” diyen Bakırhan, DEM Parti’nin siyaset tarzını “mücadele ve müzakerenin birlikteliği” olarak tanımladı. Bu yaklaşımın, iktidara tabi olmak ya da muhalefetin konforlu diline sığınmak anlamına gelmediğini vurguladı: “Ne iktidarın hesaplarına eklemleniriz ne de muhalefetin ‘bekleyelim, sıramız gelsin’ anlayışına. Barış için risk alan, bedel ödeyen bir gelenekten geliyoruz. Müzakere, ilkelerden vazgeçmek değil; onları hayata geçirmenin yolunu bulmaktır. Mücadele de müzakerenin nefesidir.”

Muhalefete yönelik yargı ve idari tasarrufları ayrı bir paranteze alan Bakırhan, CHP’li belediyelere dönük operasyonlara karşı tavırlarının net olduğunu söyledi: “Haksızlığa uğrayan herkesin yanındayız. Dün bize yapılırken ‘neredeydiniz’ demeyiz. İstanbul’daki ablukada da Muğla’da da dayanıştık. Mücadele sokakta sürer; aynı anda müzakere masası da yürür.” Bu yaklaşımı “üçüncü yol” siyasetiyle açıkladı: “Ne iktidara tabi oluruz ne muhalefetteki konforlu alanla yetiniriz. Barış için bedel ödeyen bir geleneğiz.”

“Kapalı kapılar ardında pazarlık” eleştirilerine ise somut yanıt verdi. Görüşmelerin ve aktarımların kamuoyuna açık yürütüldüğünü, heyetlerin notlarının paylaşıldığını, Meclis’te komisyonun kurulduğunu hatırlatıp “Bu sefer süreç şeffaf yürüyor” dedi. Ona göre, bu aleniyet hem toplumsal sahiplenmeyi artırıyor hem de manipülasyonların önünü kesiyor. Komisyon çalışmalarının “dinleme” safhasını aştığını belirterek güven artırıcı adımların altını çizdi: “Tutuksuz yargılama, kayyumların geri çekilmesi, hasta tutsakların bırakılması… Toplumdaki güvensizliği dağıtacak somut adımlar atılmalı.”

Kürtçe’nin kamusal görünürlüğü ve anadilde ifade hakkı konusunda ise çizgisi net: Cumartesi Anneleri’nin anadilde konuşmasının engellenmesini “kabul edilemez” diye niteledi. “Bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız; dilimiz eksik, haklarımız eksik. İyi ya da kötü, adını doğru koyalım ve çözelim” dedi.

“Kürtler Türkiye için tehdit değil; barışın doğal ortağıdır."

İmralı başlığında, sorunun ana aktörüyle görüşmenin “doğal ve gerekli” olduğunu vurguladı: “Öcalan 25 yıldır barış diplomasisi yürütüyor; düşüncelerinin doğrudan alınması çözümü hızlandırır. Ezberleri bozmak gerekiyor.” Suriye sahasına ilişkin yorumlarında da ayrılıkçı olmayan, çok kimlikli ve güvenlik teminatlı bir düzenin önemini anlattı: “Kürtler Türkiye için tehdit değil; barışın doğal ortağıdır. Türkiye’de demokratik çözüm ilerledikçe Suriye’ye de olumlu etkisi olur.”

Suriye başlığında, kuzeydoğuda 13 yılda oluşan yerel yönetim deneyimine atıf yapan Bakırhan, “Demokratik, seküler, çok kimlikli bir mimari kurulabildiği yerler var. Orada Kürtler ayrılıkçı değil; eşit hak ve güvenlik istiyor” dedi. Mazlum Abdi–Ahmet el-Şaar ittifakında konuşulanların olumlu olduğuna değinerek, “Kürtlerin statüsüz bırakıldığı eski Suriye’ye dönüş tehlikeli olur. Türkiye’de demokratik çözüm ilerledikçe Suriye’de de olumlu etkileri olur” görüşünü paylaştı. “Kürtler Türkiye için tehdit değil; olsa olsa barışın doğal ortağı olur” ifadesi dikkat çekti.

Bahçeli’nin “SDG silah bıraksın, Öcalan çağrı yapsın” yönündeki sözleri sorulduğunda Bakırhan, “Suriye çok aktörlü bir sahadır; tek bir çağrıyla tüm denklemin değişmesi gerçekçi değil ama Öcalan’ın yapıcı rol oynayacağı açıktır” dedi. Bölgesel jeopolitikte dillendirilen “TRÇ ittifakı” tartışmalarına ise ilkesel bir yerden yaklaştı: “Biz üçüncü yoluz; emperyal rekabetin tarafı olmayız. Demokrasi, hukuk, adalet neredeyse oradayız.”

SDG: Türkiye askeri harekâta başlarsa Suriye ordusuyla işbirliği yapacak ve  yanıt vereceğiz - BBC News Türkçe

Medyanın sürece yaklaşımını da değerlendiren Bakırhan, “Algı operasyonları, kulis spekülasyonları sürecin ruhunu zehirliyor. Medya hakem olmalı; tarafları demokratik zemine yönlendirmeli” çağrısı yaptı. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ üzerinden üretilen “ayrışma” iddialarını reddederek, “Cezaevindeki ve sürgündeki arkadaşlarımızla birlikte ortak çerçeveyle yürüyoruz; buradan kimseye ekmek çıkmaz” dedi.

Cezaevlerine ilişkin beklentinin yüksek olduğuna dikkat çeken Bakırhan, “Tweet attığı, muhalif olduğu için içeride tutulan on binler var. Uzun tutukluluk ve keyfi yargı pratiği bitmeli; dosyalar yeniden gözden geçirilmeli” çağrısını yeniledi. Güven artırıcı adımların, barışa toplumsal desteği kalıcı kılmak için vazgeçilmez olduğunu vurguladı.

Sürecin siyasetçilere yükünü “omuzlarımızda milyonların umudu var” sözleriyle anlatan Bakırhan, 11 Temmuz’da ilan edilen “silah yakma” kararının kendisinde uyandırdığı duyguyu şöyle özetledi: “Orada kapsayıcı ve analitik bir çerçeve gördük. Keşke hiç kimse eline silah almak zorunda kalmasaydı. Demokrasi varsa silah yoktur; görevimiz, ölümü ve yasları bitirecek demokratik zemini büyütmektir.”

Son söz olarak, barış ve demokrasinin “birlikte” ve “açık” yürütüldüğünde başarı şansının arttığını yineleyen Bakırhan, “Bizim için müzakere, ilkelerimizden vazgeçmek değil; onları hayata geçirmenin yolunu bulmaktır. Mücadele ise müzakerenin nefesidir. İkisini birlikte yürütmeye kararlıyız” dedi.