Fransa ile Pasifik’teki özerk bölgesi Yeni Kaledonya arasında tarihi bir uzlaşıya varıldı. Taraflar, adanın Fransa bünyesinde özerk bir devlet statüsüne kavuşmasını öngören 13 sayfalık anlaşmayı imzaladı. Anlaşma, yıllardır bağımsızlık talebiyle gündemde olan Yeni Kaledonya’da siyasi dengeleri kökten değiştirecek.
Fransa’ya yaklaşık 17 bin kilometre uzaklıktaki 270 bin nüfuslu Yeni Kaledonya, 19. yüzyıldan bu yana Paris’in denizaşırı yönetimi altındaydı. Yerli halk Kanaklar, tam bağımsızlık için 2018 ve 2021 yıllarında referanduma gitmiş, ancak her iki oylamada da “hayır” sonucu çıkmıştı.
Kanaklar için siyasi kazanım
2024’ün Mayıs ayında Paris yönetiminin, adada doğmamış on binlerce kişiye oy hakkı tanıma planı büyük tepki çekmişti. Yerli halk, bu adımın kendilerini “kalıcı azınlık” konumuna düşüreceği ve bağımsızlık taleplerini geçersiz kılacağı görüşündeydi.
The Guardian'ın aktardığına göre Bougival’da varılan anlaşmayla birlikte Yeni Kaledonya’nın “özerk devlet” statüsü tanınacak. Yeni bir Yeni Kaledonya vatandaşlığı oluşturulacak; bu vatandaşlığa sahip kişiler aynı zamanda Fransız vatandaşı da kabul edilecek.
Seçim şartları değişti, kaynaklar masada
Anlaşmaya göre, bu yıl Yeni Kaledonya’da seçim yapılmayacak. 2026’daki yerel seçimlere ise yalnızca adada doğanlar veya en az 15 yıldır kesintisiz ikamet edenler katılabilecek.
Bölgenin ekonomik belkemiğini oluşturan nikel rezervleri de müzakerelere dahil edildi. Dünya nikel rezervlerinin yüzde 20 ila 30’unun bulunduğu adada çıkarma faaliyetlerinin büyük kısmı hâlâ Fransız kontrolünde yürütülüyor. Anlaşma uyarınca, bu kaynaklara yönelik stratejik bir kalkınma planı hazırlanacak ve yerel halkın onayı referandum yoluyla alınacak.
Uluslararası tanınmanın önü açılıyor
Yeni statüyle birlikte, Yeni Kaledonya'nın uluslararası kamuoyunda tanınmasının da önü açılacak. Paris yönetimi, bu sürecin “Fransa içinde çok uluslu birliğe dayalı yeni bir model” geliştirmek için fırsat sunduğunu vurguladı.
Fransız basını anlaşmayı “tarihi” olarak nitelendirirken, Kanak liderler, bunun “tarihi adaletsizliklerin bir kısmını telafi etme” yönünde önemli bir adım olduğunu belirtti.