Amsterdam'ın gece ışıklarına karışan bir ses dalgası, son yıllarda Avrupa elektronik sahnesinde giderek daha fazla duyulur oldu. Bu sesin merkezinde, Kürt ve Hollanda kökenli iki arkadasın kurduğu CHAMOS bulunuyor. Hem dijital mecralarda hem kulüplerde büyük ilgi gören ikili, türler arasında dolaşan DJ setleri, kültürler ötesi üretim biçimi ve diasporik ritimleriyle dikkat çekiyor. “Arkadaslar” anlamına gelen isimleri, hem sahnedeki enerjilerini hem de müzikal amaçlarını özetliyor: Farklı kökleri, duyguları ve toplulukları ortak bir ses evreninde buluşturmak.

Doğu ve Batının birlikte aktığı bir kulüp hafızası
CHAMOS, elektronik müziğin dinamizmini Kürt ve Orta Doğu melodileriyle birleştirerek kendine has bir kulüp hafızası yaratan az sayıda projeden biri olarak öne çıkıyor. Setlerinde ağır basın, tekrarlayan ritmik döngülerin arasına yerleştirdikleri klarnet, flüt ve bölgesel melodiler; hem kökleri görünür kılan hem de elektronik dans müziğine farklı bir nefes kazandıran bir etki yaratıyor. Bu nedenle müzik çevrelerinde sık sık “Doğu Batı füzyonu”, “diasporik dans deneyimi” ya da “global club sound” gibi tanımlarla anılıyorlar.

İkilinin çıkış noktası yalnızca kulüp kültürüne katkı sunmak değil. The Sandy Timesa verdikleri röportajda, müziği göç hikayeleri, kimlik hafızası ve kültürlerarası bağ kurma arzusu üzerinden okuduklarını söylüyorlar. Kerkük doğumlu olan ve çocukken ailesiyle Hollanda’ya göç eden Şalaw Sofi, projelerinin başlangıcını “kökleri yeniden duyulur kılma isteği” olarak anlatıyor. Partneri Guido van Nistelrooy ise Hollanda’da büyümesine ragmen Kürt müziğinin enerjisine yıllardır hayran olduğunu belirtiyor. Bu yakınlık, sahnedeki uyumlarının temelini de oluşturuyor.
Erbilden Amsterdama uzanan bir müzik yolu
CHAMOSun müzik üretimi yalnızca sahne performanslarıyla sınırlı değil. SoundCloudda yayımladıkları setler, Bandcamptaki EPleri ve remix koleksiyonları sayesinde dijital ortamda da geniş bir dinleyici kitlesi edindiler. “From Erbil to Amsterdam” adlı EPleri, hem başlığı hem içeriğiyle diasporik bir müzik güncesi niteliğinde. İkilinin kökenlerini, yeni evlerini ve bu iki coğrafya arasındaki duygusal bağı müzik üzerinden yeniden kuruyor.
Röportajlarında sıkça vurguladıkları bu yolculuk fikri, yalnızca göçe değil; değişen kimliklere, taşınan kültürel pratiklere ve elektronik müzik sahnesinin küreselleşen doğasına da işaret ediyor. CHAMOSun ilgi görmesinin nedenlerinden biri de tam olarak bu: kulak alışkanlıklarını bozmadan, tanıdık ritimleri yeni ses tasarımlarıyla bir araya getirerek fark yaratmaları.
Grup, Instagramdaki “wearechamos” hesabı üzerinden performanslarını, stüdyo süreçlerini ve kulüp gecelerini düzenli olarak paylaşıyor. Özellikle Kürtçe motiflerle harmanladıkları club techno setleri, sosyal medyada viral dolaşıma giren içerikler arasına yerleşmiş durumda. Bu görünürlük, onların hem elektronik müzik hem diaspora kültürü tartışmalarında giderek daha fazla anılmasını sağlıyor.
Kültürlerarası bir ortaklık ve sahnede büyüyen kolektif
CHAMOSu öne çıkaran bir diger unsur, projeyi yalnızca iki kişilik bir DJ ikilisi olarak değil, etrafında büyüyen bir topluluk olarak konumlandırmaları. Avrupa’daki kulüp gecelerinden Asya turnesine, Lowlands gibi festivallerdeki canlı performanslarından bölgesel sahne iş birliklerine kadar geniş bir ağ kurmuş durumdalar. Hem sanatçılar hem DJler tarafından ilgi gören kulüp serileri, Amsterdam merkezli bu kolektifi farklı türlerden ve topluluklardan insanlarla buluşturuyor.
Son dönemde Avrupa ve Asya’da yürüttükleri turne, bu büyümenin en görünür örneklerinden biri. Köln, Hamburg, Helsinki gibi kentlerin ardından Erbilde sahne alacak olmaları, hem Kürt dinleyiciler hem de diaspora toplulukları için ayrı bir önem taşıyor. Grubun Hollandalı üyesi Guido van Nistelrooy, Kürdistan ziyaretini “yeni ve nadir bir deneyim” olarak tanımlarken, oradaki enerjinin müziklerine yeni bir katman eklediğini söylüyor.
CHAMOSun repertuarındaki “Berzi Berzi” gibi parçalar, geleneksel eserlere elektronik dokunuşlarla yeni bir yaşam alanı açıyor. Aynı şekilde Karwan Hewraminin “Dilim Tenge” şarkısına hazırlanan remix, grubun Kürt müzisyenlerle kurduğu üretim ortaklıklarının devam ettiğini gösteriyor.

Yapay zekanın müzik üretimindeki rolüne dair yaptıkları değerlendirmeler ise güncel tartışmaların müzik dünyasındaki yansımalarını yansıtıyor. Şalaw Sofi, yapay zekanın teknik destek sunabileceğini ancak sanatçının emeğinin korunmasının en önemli mesele olduğunu vurguluyor.
Sonuç olarak CHAMOS, yalnızca Amsterdam elektronik sahnesinin yükselen projelerinden biri değil; aynı zamanda diasporik kültürün ritimle nasıl taşındığını, kimliklerin kulüpte nasıl yeniden kurulduğunu gösteren güçlü bir örnek. Doğu ve Batı arasında kurdukları köprü, onları hem müzikal hem sosyokültürel açıdan benzersiz kılıyor.




