Dünya

Suriye’ye Nasıl Dönülür: Kiralar İstanbul’la Yarışıyor

Esad sonrası Suriye’de “geri dönün” çağrıları artarken güvenlik kırılgan, konut krizi derin. Şam’da kiralar 400–500 dolar seviyesinde.

Abone Ol

Esad yönetiminin sona ermesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Suriye’de barış hâlâ kırılgan. Ülke içinde güvenlik, ekonomi ve temel yaşam koşullarına dair sorunlar sürerken, başta Türkiye ve Avrupa olmak üzere Suriye dışındaki milyonlarca mülteci için gündemin merkezinde artan “Savaş bitti, geri dönün” baskısı yer alıyor. Bianet'ten Murat Bay'ın haberine göre sahadaki tablo, bu çağrıların ne kadar gerçekçi olduğu sorusunu giderek daha güçlü biçimde gündeme getiriyor.

2011’de başlayan iç savaş, Beşar Esad ve ailesinin 8 Aralık 2024’te Rusya’ya sığınmasının ardından rejim değişikliğiyle sonuçlandı. Bu gelişme uluslararası kamuoyunda “normalleşme” tartışmalarını beraberinde getirirken, geçici sığınma hakkıyla başka ülkelerde yaşam kuran Suriyeliler için belirsizlik ve tedirginlik daha da arttı. Özellikle hukuki statülerin zorlaştırılması ve geri dönüşü teşvik eden politik söylemler, mülteciler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor.

“Suriye’ye dönmemiz dolaylı yollarla zorlanıyor,” diyen Visam Hattab Şehla, bu kaygıyı yaşayanlardan biri. Şam doğumlu olan Şehla, gazetecilik eğitimi sürerken 2017’de İdlib’e kaçmak zorunda kaldı, ardından İstanbul’a gelerek İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Eşi Türkiyeli olan ve bir çocuk annesi olan Şehla, bugün hem araştırmacı hem de gazeteci olarak Suriye üzerine çalışıyor.

Şehla, Türkiye ve Avrupa’daki Suriyelilerin en büyük korkusunun çıkarılacak yasalarla toplu geri gönderilme olduğunu söylüyor. “Oturumlarımızı zorlaştıracaklar ve bu bizi fiilen dönmeye zorlayacak. Ama döndüğümüzde bizi ne bekliyor? Birçok mülteci evini kaybetti. Suriye’de hiçbir şeyi kalmayan insanlar var. Oysa burada, yıllar içinde yeni bir hayat kurdular,” diyor.

Araştırmaları nedeniyle neredeyse her ay Suriye’ye gittiğini anlatan Şehla, sahadaki tabloyla dışarıdan çizilen “savaş bitti” algısı arasındaki uçuruma dikkat çekiyor. Mart 2025’te yaptığı Şam ziyaretinde, şehir merkezindeki canlılık ilk bakışta normalleşme hissi yaratsa da, birkaç kilometre ötedeki Cobar Mahallesi bu hissi hızla dağıtıyor.

Savaştan önce yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı Cobar, bugün tamamen yıkılmış durumda. Beton yığınları, toz bulutları ve terk edilmiş sokaklar, deprem sonrası Antakya’yı andırıyor. Mezarlık ziyareti için gelen birkaç kişi dışında neredeyse kimse yok. Bu manzara, Suriye’deki yıkımın hâlâ ne kadar derin olduğunu açıkça gösteriyor.

Cobar yalnızca bir örnek. Azez’den Şam’a kadar uzanan M5 otoyolu boyunca pek çok şehir, kasaba ve köy ya tamamen enkaz hâlinde ya da çatışmaların ağır izlerini taşıyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2025 raporuna göre ülkede 1,3 milyon konut ciddi hasar aldı ya da tamamen yıkıldı. Bu sayı, 6 Şubat depremlerinde kullanılamaz hâle gelen konutların neredeyse iki katı.

Bu yıkım, büyük bir iç göçü de beraberinde getirdi. Savaştan görece az etkilenen kent merkezleri, kapasitesinin çok üzerinde nüfus barındırmak zorunda kaldı. Şam sokaklarındaki kalabalık, dışarıdan bakıldığında bir canlılık hissi verse de, gerçekte zorunlu göçün sonucu.

Barınma sorunu ise geri dönüş tartışmalarının en kritik başlıklarından biri. Şehla’ya göre Şam’da boş ev bulmak neredeyse imkânsız. “Eğer bir ev bulabilirseniz, kirası 400–500 dolar civarında. Bu, Türkiye’deki kiralarla neredeyse aynı. İç savaştan yeni çıkmış bir ülke ile yüzyıldır görece istikrarlı bir ülkeyi kıyaslıyoruz,” diyor.

Artan kiralar ve hayat pahalılığı, özellikle orta ve alt sınıflar için barınmayı erişilemez hâle getiriyor. Yıkılan bölgelerden gelenler büyük şehirlerde tutunmaya çalışırken, sınırlı konut stoku fiyatları daha da yukarı çekiyor. Güvenliğin hâlâ kırılgan olduğu, ekonominin toparlanmadığı ve temel hizmetlere erişimin sınırlı kaldığı bir ülkede, geri dönüş çağrıları sahadaki gerçeklikle örtüşmüyor.

Tüm bu tablo, “Savaş bitti, evinize dönün” söyleminin, Suriyeliler için henüz karşılığı olmayan bir temenni olduğunu ortaya koyuyor. Güvenlikten barınmaya, ekonomiden sosyal hayata kadar pek çok başlıkta çözüm üretilmeden, geri dönüşün gönüllü ve sürdürülebilir olması mümkün görünmüyor.