Bazı karşılaşmalar, zamanın sınırlarını aşar. 1974 yılının karlı bir kışında yaşanan bir olay, neredeyse yarım asır sonra yeniden hatırlandı; hem de binlerce kilometre öteden gelen bir mektupla.

Finlandiyalı iki genç, Helena Holopainen ve Markku Tiirakari, o yıllarda dünyanın farklı ülkelerini gezmeyi hayal eden sıradan bir çiftti. Finlandiya’dan otobüs ve trenlerle yola çıkıp Avrupa’yı geride bıraktılar. Seyahatleri boyunca Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Nepal’i dolaştılar. Günlerce süren bu uzun yolculuk, geri dönüş yolunda beklenmedik bir sürprizle karşılaştı: Doğu Anadolu’da sert bir kış, kapanan yollar ve karla kaplı dağlar.

Bindikleri otobüs, Pülümür yakınlarında ilerleyemez hâle geldi. Yabancı oldukları bu coğrafyada, tanıdıkları kimse yoktu. Görevliler, yolların açılmasının birkaç gün süreceğini söylüyordu. O sırada orada bulunan postacı Mehmet Ali Yüce, donma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bu iki yabancının haline üzülerek onları Pülümür’deki evine davet etti. Helena ve Markku, bu samimi teklifi hiç düşünmeden kabul etti.
Karla çevrili o küçük ilçe, bir anda iki yabancının sıcak bir hikâyesine ev sahipliği yaptı. Haber kısa sürede yayıldı; komşular tanışmak, yardım etmek, sofralar kurmak için sıraya girdi. Çaylar kaynadı, tatlılar hazırlandı, kahkahalar yükseldi. Ortak bir dilleri yoktu ama dostluk, dil engelini kolayca aştı. Helena ve Markku, karlar altındaki Pülümür’ü dolaşıp çevreyi fotoğrafladı; Türk misafirperverliğini, dayanışmayı, paylaşmanın sıcaklığını belki de ilk kez o kadar yakından hissettiler.
Birkaç gün sonra yollar açıldığında, Finlandiyalı çift teşekkür ederek ilçeden ayrıldı. Ardında dostane bir hatıra, birkaç kare fotoğraf ve içten bir gülümseme bıraktılar. O gün yaşananlar, Pülümürlülerin belleğinde bir süre konuşuldu, sonra zamanla sessizce unutuldu.

Yıllar geçti… Ta ki 2023’te Pülümür Belediyesi’ne gelen bir İngilizce mektup her şeyi yeniden hatırlatana kadar. Mektubu yazanlar, o yılların Finlandiyalı misafirleri Helena ve Markku’ydu. Türkiye’deki büyük deprem felaketinden derinden etkilendiklerini söylüyor, geçmişte kendilerine gösterilen misafirperverlik için teşekkür ediyorlardı. Mektubun yanında, 1974 yılında Pülümür’de çektikleri fotoğraflardan oluşan bir albüm de vardı.

Mektup belediyeye ulaştığında, haberi duyanlar duygulandı. Fotoğraflarda gençlik yıllarını, eski evlerini, karla kaplı sokakları tanıyanlar oldu. Kimisi “Bu benim annem!”, “Şu ev bizimdi!” diyerek hatıraları tazeledi. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler kısa sürede ilgi gördü. O an herkesin aklında tek bir düşünce vardı: İyilik asla kaybolmaz.

Helena ve Markku’nun bu incelikli davranışı, yalnızca bir teşekkür değil, insanlık bağlarının zamanla kopmadığını hatırlatan bir mesaj gibiydi. Onlar, 49 yıl önce tanımadıkları bir halktan gördükleri sıcaklığı, neredeyse yarım asır sonra kalplerinde taşıyıp geri göndermişlerdi. Karla gelen o misafirlik, 49 yıl sonra bile hâlâ içimizi ısıtıyor.
Kaynak: Diaspora Türk




