Dersim’de Doğa, Yaşam ve Çevre Platformu’nun çağrısıyla binlerce kişi, “Talana ve ranta geçit vermeyeceğiz, biz kazanacağız, yaşam kazanacak” sloganıyla Seyit Rıza Meydanı’nda kitlesel bir mitingde bir araya geldi. Yürüyüşe DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da katıldı. Kitle, Seyit Rıza Meydanı’na doğru yürüyerek doğa tahribatına karşı tepkisini ortaya koydu.
Mitingde konuşan Dersim Baro Başkanı Doğukan Kudat, Dersim’in yalnızca doğa olarak değil, hafıza, hukuk ve kültür ile birlikte hedef alındığını vurguladı. Kudat, “Munzur Dağları’nın tamamının maden sahası ilan edilmesinden Pülümür’de arıcılığı yok edecek projelere, HES’lerden barajlara, Cevizlidere’den Sütlüce’ye kadar her müdahale büyük bir yaşam hakkı gaspıdır” dedi.
Kudat, yıllardır Dersim’in en ağır çevresel tahribat yaşayan illerden biri olduğunu belirterek, TAGAR HES’e dair yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşaatın sürdüğünü hatırlattı. Hel ve Bağır Dağları’ndan Munzur Havzası’na kadar uzanan geniş bölgede madencilik projelerinin oksijeni, suyu ve ormanları yok ettiğini, 143 bin hektarlık alanın dördüncü grup madencilik planlarına açılmak istendiğini ifade etti. Kudat, “Bağır Sipi ve kutsal bölgeler delik deşik edilmiş durumda. Altın, gümüş, molibden, krom projeleri devasa ormanları tehdit ediyor” diye konuştu.
Dersim Doğa, Yaşam ve Çevre Platformu tarafından hazırlanan açıklama Kürtçe (Kurmancki/Zazaca) ve Türkçe okundu. Açıklamada Dersim’in sadece bir coğrafya değil, doğayla iç içe yaşamın, direnişin ve özgürleşmenin adı olduğu vurgulandı.
Platform, uluslararası ve yerel sermayenin desteklediği projelerin Dersim’i kuşatma altına aldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Dağlarımız vahşi madencilikle parçalanıyor, derelerimiz HES’lerle kurutuluyor, ormanlarımız yakılıyor, kutsal mekânlarımız turizm ve yatırım adı altında yağmaya açılıyor. Dersim haritadan silinmek isteniyor. Bu, kalkınma değil, bir ekolojik kıyım ve asimilasyon projesidir.”
Açıklamada su kaynaklarının ticarileştirildiği, kutsal mekânların metalaştırıldığı, yabani hayvanların av turizmi adıyla öldürüldüğü vurgulandı. Platform, “Yaşam alanlarımızı turizm ya da istihdam değil, halkın örgütlü gücü koruyacaktır. Doğaya saldırı, Dersim halkına saldırıdır!” dedi.
Munzur’dan Pülümür’e, Halvori’den Gole Çetu’ya, Aliboğazı’ndan Cevizlidere’ye kadar tüm yaşam alanlarının tehdit altında olduğunu belirten Platform, “Topraklarımızdan defolun! Bu topraklar ranta değil, yaşama aittir” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Açıklama boyunca halk, doğayı savunmanın aynı zamanda inancı, kültürü ve onuru savunmak olduğu vurgusuyla birlik çağrısında bulundu:
“Munzur özgür akacak! Dersim teslim olmayacak! Doğa kazanacak, halk kazanacak!”
Ayrıca 7554 sayılı torba yasanın bir “işgal yasası” olduğu belirtilerek, doğanın ve emeğin sermayeye teslim edilmesine karşı mücadelenin sürdürüleceği ifade edildi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise kapitalist politikaların doğaya yöneldiğini belirterek şunları söyledi:
“AKP, toprağımıza, ağacımıza, suyumuza göz dikmiş durumda. Ormanlarımız yakılarak maden şirketlerine alan açılıyor. Doğa talanı yasasının geri çekilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Bugün de aynı kararlılıkla buradayız. Biz birleşe birleşe kazanacağız.”
Miting, Dersim’in dört bir yanında süren ekoloji mücadelesinin büyütüleceği mesajıyla son buldu.