Pınar Selek’e Fransa’dan onursal başkanlık unvanı
Pınar Selek’e Fransa’dan onursal başkanlık unvanı
İçeriği Görüntüle

Türkiye, siyasette yeni bir barış ve demokratikleşme tartışmasının eşiğinde. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, süreci “Demokratik Türkiye” olarak tanımlıyor.
bianet’ten Evrim Kepeneğin röportajına göre, Hatimoğulları meseleyi yalnızca güvenlik ekseninde ele almanın barışa katkı sağlamayacağını vurguluyor. Ona göre kalıcı çözümün yolu, Türkiye’nin topyekûn demokratikleşmesinden geçiyor.

“Bizim derdimiz kişiler değil, sistemin kendisidir” diyen Hatimoğulları, DEM Parti’nin ilkelere dayalı siyaset anlayışını vurguluyor: “Tek bir kişinin iktidarını uzatmak ya da bir anayasa maddesini pazarlık konusu yapmak gibi pragmatist bir siyasetin parçası olmadık, olmayacağız.”

Hatimoğulları’na göre barış süreci, yalnızca silahların susması değil; adalet, hukuk ve özgürlük temelinde yeniden inşa edilmesi gereken çok katmanlı bir süreç. “Barış tek bir kapıdan girilen salon değildir” diyen Hatimoğulları, hukukun, demokrasinin, hakikatin ve özgürlüğün bu masanın dört ayağını oluşturduğunu söylüyor.

Hatimoğulları: Görüşmelerin tıkandığını ifade etmek için çok erken

Partisinin öncelikli talepleri arasında adil bir infaz düzenlemesi, yerel demokrasi reformu ve umut hakkı geliyor. “Hukuk konuşulmaya başlandığında barıştan söz edilebilir. Mevcut hukuk çerçevesi değişmeden kalıcı bir barış mümkün değil,” diyen Hatimoğulları, mevcut sistemin “savaşın ve çatışmanın devamı üzerine kurulu” olduğunu ifade ediyor.

Ayrıca, barışın toplumsallaşması için tüm siyasi partilere çağrıda bulunuyor:
“Başta AKP olmak üzere tüm partiler sahaya inmeli, barışa dair rengini net ortaya koymalı. Sürece güveni artıracak siyasi ve hukuki adımlar atılmalıdır.”

Hatimoğulları, çözüm sürecinin yalnızca siyasi aktörlerin değil, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla ilerlemesi gerektiğini savunuyor:
“Barış, bu toprakların ortak değeridir. Kadınların eliyle örülen, hukukun diliyle yazılan ve toplumun vicdanında yankı bulan bir süreçtir.”

Kaynak: Bianet