Milli Parklar Yasası doğayı değil, sermayeyi koruyor
Milli Parklar Yasası doğayı değil, sermayeyi koruyor
İçeriği Görüntüle

Dicle Nehri, insanlık tarihinin en eski tanıklarından biri. Binlerce yıldır uygarlıkları besleyen, mitolojilere konu olan bu kadim nehir, bugün kendi varlığını savunmak zorunda. Diyarbakır’da yaklaşık yarım asırdır “nehir” statüsünden çıkarılmış durumda olan Dicle, tarımsal zehirler, kum ocakları, madencilik ve yapılaşma baskısı altında can çekişiyor. Şimdi ise Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu ile Ekoloji Derneği, Dicle’yi yeniden “nehir” statüsüne kavuşturmak için hukuki bir süreç başlattı.

Baro ve dernek tarafından yapılan açıklamada, “İnsanlığın beşiği Dicle, ranta kurban edilemez” denilerek Dicle Nehri’nin korunması için adım atıldığı duyuruldu. Açıklamada, “Dicle Nehri; tarımsal ve endüstriyel zehirler, kum ocakları, madencilik faaliyetleri, HES’ler ve yapılaşma nedeniyle ağır tehdit altındadır. Kaynaklarından başlayarak Bismil’e kadar olan bölümde nehir statüsünde olmaması ve kıyı kenar çizgisinin belirlenmemiş olması, bu tehditlerin önünü açmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Dicle Nehri için hukuki mücadele

Dicle için üç kurumla yazışma

Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Başkanı Av. Ahmet İnan, sürecin ilk adımı olarak üç kuruma dilekçe sundu: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na, Diyarbakır Valiliği’ne ve Devlet Su İşleri (DSİ) Diyarbakır Genel Müdürlüğü’ne.

Bakanlığa gönderilen dilekçede, Dicle Nehri’nin Diyarbakır sınırları içerisindeki ana kolunun resmen “nehir” statüsüne alınması talep edildi. Dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Dicle, Anayasa, Çevre Kanunu ve Kıyı Kanunu uyarınca korunması gereken bir doğal varlıktır. Ancak Diyarbakır’daki ana kolu nehir statüsünde değildir. Bu durum, su kaynaklarının kirlenmesi, kuruması ve doğal yaşamın yok olması riskini artırmaktadır.”

Valiliğe gönderilen dilekçede ise Kıyı Kanunu’nun 9. maddesine atıf yapılarak, Dicle’nin “kıyı kenar çizgisi”nin tespit edilmesi istendi. Bu çizginin belirlenmemiş olmasının, nehir kıyılarında plansız yapılaşmanın önünü açtığına dikkat çekildi.

Kuraklık Dicle Nehri'ni vurdu: Biyolojik çeşitlilik tehdit altında |  Independent Türkçe

Üçüncü dilekçe DSİ’ye gönderildi. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında yapılan başvuruda, Dicle Nehri’nin bir bölümünün neden “statüsüz” bırakıldığı soruldu. Baro, akarsuların hangi kriterlerle sınıflandırıldığının, Dicle’nin geçmişteki statü değişikliklerinin hangi verilere dayanılarak yapıldığının açıklanmasını talep etti.

Yarım asırlık statüsüzlük

Dicle Nehri’nin bugünkü sorunlarının kökeni, 1970’li yıllarda yapılan bir idari düzenlemeye dayanıyor. 24 Ekim 2020 tarihli Resmî Gazete’de yer alan yönetmelikte Dicle Nehri yalnızca “Bismil ilçesi ile Türkiye-Suriye-Irak sınırı arasındaki kesim” olarak tanımlanmıştı. Böylece Diyarbakır şehir merkezinden geçen bölüm ile Dicle’nin ana kolları olan Batman, Garzan ve Botan çayları “nehir kapsamı” dışında bırakıldı.

Bu değişiklikle birlikte, nehir kıyıları “koruma alanı” statüsünü yitirdi. Sonuç olarak bölgede kontrolsüz yapılaşmalar, kum ocakları ve madencilik faaliyetleri arttı; Dicle’nin doğal akışı ve ekosistemi bozuldu.

Bir başkalaşma hikayesi: Dicle-Fırat | Independent Türkçe

“Nehir” statüsü sadece suyu değil, yaşamı da koruyacak

Eğer hukuki süreç olumlu sonuçlanırsa, Dicle Nehri’nin Diyarbakır sınırları içindeki kısmı yeniden “nehir” statüsüne kavuşacak. Bu da nehrin kıyı kenar çizgisinin resmen belirlenmesini, tarımsal ve endüstriyel atıkların sınırlandırılmasını, kum ocaklarının ve HES projelerinin denetim altına alınmasını sağlayacak.

Av. Ahmet İnan, bu sürecin yalnızca bir çevre mücadelesi olmadığını belirtiyor: “Dicle sadece bir su kaynağı değil, bir yaşam alanıdır. Onu korumak, insanlığın ortak mirasını korumaktır.”

3 milyar yıllık bir miras

Bilim insanlarına göre yeryüzünün oluşumu 4 milyar yıl önceye dayanıyor. Dicle Nehri’nin tarihi ise yaklaşık 3 milyar yıl öncesine uzanıyor. “Tigris” adıyla mitolojilere konu olan Dicle, Mezopotamya uygarlıklarının doğuşuna tanıklık etti. Ana kaynağını Maden ve Bırkleyn çaylarından alan nehir, Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde birleşiyor; Batman, Garzan, Anbarçayı, Büyük ve Küçük Zap gibi kollarla beslenerek Basra Körfezi’ne kadar ulaşıyor.

Bugün Dicle Vadisi ve Hevsel Bahçeleri, 7’si endemik 400 bitki türüne, 215 kuş türüne, Fırat kaplumbağası dâhil onlarca sürüngen ve amfibiye ev sahipliği yapıyor. Ancak su seviyesinin düşmesi, kirlilik ve kuraklık nedeniyle bu türlerin çoğu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Dicle Nehri son 30 yılın en berrak görünümünde - Anadolu Ajansı

“Dicle ranta kurban edilmeyecek”

Baro ve Ekoloji Derneği’nin açıklamasında, bu mücadelenin yalnızca bugünün değil, geleceğin de meselesi olduğu vurgulandı:
“Dicle’nin hukuki güvence altına alınması, sadece bir çevre meselesi değil, insanlığın varoluşuna dair bir sorumluluktur. Kadim Dicle’yi ranta, talana ve yok oluşa teslim etmeyeceğiz.”

Diyarbakır’daki hukukçular ve çevreciler, Dicle Nehri’nin yeniden “nehir” olarak tanınmasının, hem doğa hem tarih açısından hayati bir dönüm noktası olacağı görüşünde. Bu mücadele, binlerce yıldır yaşamı besleyen Dicle’nin yeniden nefes alabilmesi için umut taşıyor.

Kaynak: Haber Merkezi